Beyin çalışma özelliklerini grinin tonlarına benzetebiliriz. Rengin tonu karardıkça bozulma, açıldıkça normalleşmeden söz ediyoruz. Tam koyu ton, siyah, örneğin; akıl hastalığı olan şizofreniyi temsil ediyor. Hemen her insanın beyin ön bölge çalışma özellikleri, ortaya çıkan her bir özellik için farklı tonlardadır. Kimi insan çok sabırlıdır. Bu özelliği beyaz tona yakındır. Ama aynı kişi çok dikkatsiz olabilir. Sadece bu özelliğinin koyu tonlarda olduğunu söyleyebiliriz.
Beyin ön bölge çalışma özellikleri için, her bir özelliğin farklı bir ton kazanması ile insanlar arasında kişilik farklılıkları ortaya çıkmaktadır.
Örneğin sabırlı kişi için gri ton derecesini 10 üzerinden 1 olarak verelim. Kimi zaman bu derece; değişen koşullara göre 2,3 ya da 5 olabilir. 5 olduğunda orta grilikte bir ton rengi ortaya çıkacak ve sabır özelliği azalacaktır. Koşullar normale döndüğünde sabır özelliği tekrar 1 derecesine düşecektir. Ancak beyin ön bölgesinin çalışma özelliklerini dışarıdan etkileyen bir olay (kafa travması, kronik hastalıklar, operasyonlar vb.) sonrası 1 olan derece kalıcı olan 7’ye çıkabilir ve eskiden sabırlı olduğu söylenen kişi, bu olay sonrasında sabırsız olduğu söylenebilir.
Beyin duyarlılık gelişimine etkisi olan 11 neden sayılabilir.
1.Genetik
2.Annenin hastalığı
3.Zor doğum
4.Anne sütü
5.Beyni etkileyen hastalıklar
6.Genel anestezi
7.Kafa darbesi
8.Beslenme
9.Yaşam tarzı , eğitim ve sosyal çevre etkenleri
10.Çevre etkileri
11.Stres
Genetik
Akıl ve kişilik özelliklerinin genetik etkileri, bilimsel çalışmalarda sıklıkla kabul edilmesine rağmen henüz net olarak ispatlanmış değildir1-3. Ancak şizofreni, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozuklukları gibi beyin ön bölge çalışma sorunlarıyla ortaya çıkan hastalıkların genetik etkilerinin olduğu göz önünde bulundurulduğunda; akıl ve kişilik özelliklerinin oluşumunda genetik etkilerin varlığı yatsınamayacaktır.
Genetik hastalıklar, aklını yeterince kullanamayan atalardan mirastır.
Beyin ön bölge duyarlılık farklılıklarının bireylerde akıl ve kişilik çeşitliliğine neden olduğu düşünüldüğünde, genetik etkilerin üzerine çevre etkilerinde eklenmesiyle kişinin beyin çalışma özellikleri ortaya çıkar. Başka bir değişle; anne ve babadan alınan beyin duyarlılıkları, çevresel etkilerle harmanlanıp akıl ve kişilik özelliklerini meydana getirir.
Genler, DNA yapısında bulunan bölümlerdir. Vücudumuzdaki her hücrenin içinde bulunan DNA, hücrelerin çalışma özelliklerine yön verir. Proteinlerin (vücudun yapı taşları), hormonların vb. maddelerin yapım aşamasının ilk basamağında yer alırlar.
İnsanların %99,9 gen özellikleri aynıdır. İnsanlar arası farklılıkları, geri kalan %0,1 oranındaki genler belirler.
Yapılan çalışmalar insanın içinde bulunduğu duygu durumunun, genlerin yapısını etkilediğini göstermiştir.4 Psikolojik stres sonucu gelişen olumsuz bilinç durumlarının genetik mutasyonu (değişim, bozulma) arttırdığı bildirilmiştir.5
Psikolojik stres sonucu allostaz gelişir. Allostazın neden olduğu oksidasyon ise DNA yapısını bozarak genetik özellikleri etkiler.6
- Stres altında değişen duygu durum özellikleri, bozulmuş DNA yapısının onarımını önleyerek kanser ve diğer hastalıkların gelişimine neden olur.7 Kanserde, bozulmuş DNA yapısında belirgin onarım sorunları olduğu gözlenmiştir.8
Yaşlanmaya bağlı olarak gelişen vücut çalışma bozukluklarının, stres altında bozulan DNA yapısı ile erken yaşlarda ortaya çıktığı belirtilmiştir.9
Telomer, DNA yapısının son bölümünde (kuyruk) bulunan tekrar dizileridir. DNA yapımında önemlidirler. DNA bütünlüğünü koruyucu özellikleri vardır. Telomer kısalması, DNA etkinliğini azaltır. Kalp damar hastalığına neden olan allostaz ile doğrudan ilişkili olduğu ve telomer kısalmasının sadece allostaz durumunda görüldüğü bildirilmiştir.10,11 Başka bir değişle, allostaz etkisinde iç organların çalışma özellikleriyle hormonların ve diğer kimyasal maddelerin oranı değişir. Bu anormal ortam telomer yapısını bozarak genetik yapının değişmesine neden olur.
DNA yapısı bozulabilir ve tamir olunabilir özelliktedir. Allostaz etkisiyle hücresel yapıların değişen çalışma özellikleri, genetik özelliklerin temeli olan DNA yapısını bozarak ve onarım özelliğini zayıflatarak hastalıkların gelişimine neden olmaktadır.
Ortaya çıkacak olan hastalıkların seçimini genetik faktörler belirler. Bu nedenle allostaz etkisiyle eğer anne ya da babanızda şeker hastalığı ortaya çıkıyor ise sizde de aynı hastalık ortaya çıkacaktır. Allostaz mekanizmasının işleyişini yavaşlatabildiğimiz ölçüde, şeker hastalığın ortaya çıkışını o oranda önlemiş olacağız. Bu durum diğer kronik hastalılar için de geçerlidir.
Annenin hastalığı
Allostaz etkisi altında geçirilen hamilelikten doğan çocuklarda, beyin yapısı ve çalışma özelliklerinin etkilendiğini gösteren pek çok bilimsel yayın bulunmaktadır. Allostaz etkisiyle artan CRH hormonu, bebekle annenin ilişkisini sağlayan plasentayı etkilemesi sonucu prematür-erken doğumlara neden olduğu bildirilmiştir12,13. Prematür doğum, tüm doğumlar içinde %11 oranıyla bebek ölüm ve hastalıklarının önemli nedeni oluşturur.
Allostaz etkisinde olan hamilelerin çocuklarında öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, otizm, zeka geriliği gibi çocukluk çağının önemli hastalıklarının bulunduğu bilinmektedir 14-17. Bu hastalıklar içinde belkide en ağır olanı şizofrenidir18,19. Ayrıca bu çocukların erişkin dönemlerinde strese karşı daha duyarlı olduğu ve stresle ortaya çıkan hastalıklara yakalanma oranının arttığı bildirilmektedir20-26. Ayrıca hamilelik döneminde yaşanan ve nedeni açıklanamayan durumların altında allostaz mekanizmasının yattığı bildirilmiştir27.
Annenin yaşadığı stres, bebeğin beyin ön bölgesinin çalışma özelliklerini etkilemesi sonucunda artan duyarlılık, tüm yaşamı boyunca akıl ve kişilik özelliklerinden hasta olma durumuna kadar pek çok yönden etkileyeceği bir gerçektir.28-30
Zor doğum
Doğum sırasında yaşanan bir sorun(kordon dolanması, doğumda alet kullanılması), beyne giden kan miktarında azalma ya da geçici durmaya yol açarak beyin çalışma özelliklerini bozabilir31-33. Bu durumdan en çok beyin ön bölgesi etkilenir. Çünkü bu bölge, damar çaplarının en küçük olduğu ve kanın en son ulaştığı uç bölgedir.
Anne sütü
Anne sütü yapısında yer alan taurin, sialic asit gibi proteinler ve yağlar, bebeğin beyin gelişiminin sağlıklı olabilmesi için gereklidir34,35. Anne sütü almayan bebekler, beyin için gerekli olan maddelerin aslını değil benzerlerini diğer gıdalardan alacaklardır. Bu durum, beyin gelişmesini etkilemesi sonucu duyarlılıkların oluşmasına neden olabilir.
Doğumdan 1 yaşına kadar anne sütü alan ve almayan çocukların karşılaştırıldığı çalışmada; anne sütü ile beslenen çocukların, davranış ve akıl özelliklerinin daha üstün olduğu bildirilmiştir.36
Beyni etkileyen hastalıklar
Ensefalit, menenjit gibi viral ya da bakteriyel enfeksiyonlar beyin çalışma özelliklerini bozarak akıl ve zeka geriliğine neden olabilirler.
Ateşli havale (febril konvülsiyonlar): Beyin çalışma duyarlılığını gösteren önemli örneklerden biridir. Vücut ateşinin yükselmesiyle ortaya çıkan havaleler, var olan beyin duyarlılığının artışını ifade eder. Yüksek ateşle birlikte beynin duyarlı çalışma özelliklerinin artmasıyla havaleden başka baş ağrısı, baş dönmesi, geçici görme kaybı gibi yakınmalarda görülebilir. Hangi yakınmanın ortaya çıkacağı o kişinin beyin çalışma özelliklerine bağlıdır. Çocukluk döneminde görülen bu yakınmalar erişkin dönemde de devam edebilir.
Kafa darbesi
Sıklıkla göz ardı edilen ama beynin gerçek düşmanlarından biri olan hafif kafa darbelerinin önemli bir halk sorunu sorunu olduğu görülmektedir. Şiddeti ne olursa olsun geçirilen kafa travmaları sonrası, kişiler beyin cerrahi polikliniklerinde görülmekte ve bazen epileptik nöbet geçirme olasılığı nedeniyle bir ilaç başlanmaktadır.
Epilepsi nöbetleri beyin çalışma duyarlılıkları sonucu gelişen ve görüntüleme yöntemleriyle (MR, tomografi) gösterilemeyen bir hastalıktır. Kafa travması sonucu artan beyin çalışma duyarlılıklarıyla sadece epilepsi nöbetleri gelişmez. Depresyondan kişilik bozukluklarına, parkinsondan bunamaya kadar geniş bir yelpaze içinde beyin çalışma duyarlılıkları sonucu ortaya çıkan pek çok klinik tablo ortaya çıkabilir. Yaşanmış örneklerle konuya açıklık getirelim.
32 yaşında, mesleki açıdan başarısının zirvesinde, yaşamayı seven, sahip olduklarının değerini bilen bir iş kadını. Sabah işe arabasıyla giderken yolunu kesen yaya nedeniyle ani fren yapıyor. Başı önce öne sonra arkaya doğru savruluyor. Bir dakikalık yaşanan şaşkınlığın ardından iyi olduğunu düşünüyor ve yola devam ediyor. Aynı gün öğleden sonra başlayan baş dönmesi nedeniyle hastaneye gidiyor. Beyin MRI dahil olmak üzere yapılan ayrıntılı sağlık incelemesi (check-up) sonucu normal olduğu, sabah yaşadığı durumun önemsiz olduğu, son günlerde iş yorgunluğuna ve olasılıkla kulak içinde yer alan denge organının etkilenmesi sonucu baş dönmesinin olduğu, istirahat ile düzeleceği söyleniyor. 3 gün sonra kendisini daha iyi hisseden Lale Hanım, yoğun iş temposuna tekrar geri dönüyor.
1 ay sonra isteksizlik ve başında boşluk hissi nedeniyle psikiyatriste görünüyor. 2 ay sonra regl düzensizliği nedeniyle kadın doğum uzmanına muayene oluyor. 3 ay içinde baş dönmesi, isteksizlik, halsizlik, uyku bozukluğu, başında boşluk hissi, dikkatini yoğunlaştıramama, gözlerde sulanma, çabuk yorulma yakınmaları sonucu depresyon tanısı ile antidepresan ilaçlar kullanmaya başlıyor. İş başarısı olumsuz etkileniyor. Geçici olarak işini bırakıyor. Zaman zaman kendini iyi hissetse de dikkatini toplama ve sürdürmede zorluk nedeniyle 3 ay önceki iş ve sosyal verimini yakalamakta zorluk çekiyor. QEEG raporunda lacivert renkte 1-7 Hz arası dalga yüksekliklerinde (beyin ön bölgesinde daha belirgin olmak üzere) azalma, 10 Hz'de daha belirgin 9-11 Hz'lerde amplütüd (yükseklik) artışı olduğu görülüyor. Yeşil alanlar normal sınırlar içindedir.
• 27 yaşında erkek. Son aylarda nedenini anlamadığı kadar sinirli…
- Kendimi bildim bileli sinirliyim aslında, diyor.
- Ama neden son zamanlarda bu durum çok arttı? Sevdiklerimi haksız yere kırıyorum. Olmadık yerde ani çıkışlar gösteriyorum.
6 ay önce mühendisliğini yaptığı şantiyede başına tuğla düşmüş.
- Aslında bir şey olmadı, diyor.
- Zaten çekilen tomografi de normaldi. 2 gün başım ağrıdı, o kadar, diyor.
QEEG raporunda 9 Hz'de belirgin duyarlılık artışı gözleniyor.
• 10 yaşında erkek çocuğu,
- Arkadaşlarıyla sürekli kavga eden, çok sinirli, geçimsiz, ders çalışmayan bir çocuk oldu, diyor annesi.
- Oysa ki yaz tatili başlamadan önce oğlum kuzu gibiydi, çok iyi bir çocuktu, dersleri çok iyiydi, yaz tatilinde birden huyu değişiverdi.
Tatilde bisikletten düşmüş ve başının sol yan tarafını kaldırıma çarpmış.
- Çekilen filmler normal çıktı, bir şeyi yok diye gönderdiler, diyor annesi.
QEEG sonucunda olasılıkla kafa darbesi öncesi varolan beyin ön bölge duyarlılığı (8 Hz) ve sol şakak (temporal) bölge kayıtlarda 2-12 Hz arası değişken duyarlılıklar gözleniyor.
• Ziyarete gelen meslektaşım 70 yaşında ve 45 yıldır astım hastası.
- Ailede hiç astım yok bu dert neden beni buldu, diye söylenirken, hiç kafa darbesi alıp almadığını soruyorum. Hemen atılıp
- Yok, diyor. Ama gerçek yanıtı 1 gün sonra telefonla aradığında söylüyor.
- İlk astım krizinden 1 ay önce araba kazası yapmıştım. Kafamı direksiyona çarptım. Okuduğum bir tıp kitabında, astımın kafa darbesi sonrası ortaya çıkabileceğini yazıyordu. Tabi o zamanlar önemsememiştim. Gerçek olsa bile yapılabilecek bir şey yoktu.
50 km. sabit hızla giden aracın birden durması ile beden durur, kafa durur ama beyin duramaz. Kendi kafatası içine çarpar.
Beyinde duyarlılık gelişimi |
Kafatası içi, dış yüzeyi gibi düzgün olmayıp çeşitli kemik çıkıntıları bulunur. Kafanın ivmeli hareketleri sonucu beyin bu çıkıntılara ve kemik dokusuna çarparak dokuda duyarlılık oluşturabilir.
Örneklerden de anlaşılacağı gibi alınan kafa darbeleri beyni etkiliyor. Darbenin etkisinin ne olacağı darbenin şiddetinden öte, darbe alan beynin çalışma özellikleriyle ilgili olduğu söylenebilir. Çünkü her darbe alan beyin yakınma yaratmıyor ya da önemsiz gibi görülen bir darbe, beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor.
Trilyonlarca ağ ile birbirine bağlanan milyarlarca beyin hücresinin her kişide yarattığı, kişilik, duygu, düşünce ve davranış özellikleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle; yaşamış olan ve yaşayan insanlar, tam olarak birbirine benzemez. Beynin bu karışık özelliği nedeniyle alınan darbenin etkisi, her insanda farklı sonuçlar doğurur.
Farklılığı yaratan önemli bir neden, darbe öncesinde var olan beyin çalışma duyarlılıklarıdır. Alınan kafa darbeleri, var olan duyarlılık derecelerini arttırarak beyin çalışma özelliklerini hastalık yaratacak duruma getirebilir ya da açık tonlarda olan duyarlılık derecelerini koyulaştırarak duyarlı kişilik özellikleri geliştirebilir.
Hafif kafa darbeleriyle ilgili olarak klinik nöropsikiyatrist Dr. Gerald Tramontano şöyle söylüyor; “Ne hekimler ne de insanlar hafif kafa darbelerinin önemini anlayabilmiş değiller”
Çocukluk dönemde beyin ön bölgesini etkileyen kafa darbelerinin ilerki yaşlarda zeka, bellek, dil, akademik ve sosyal başarı, görsel algı (gördüklerini idrak etme) özeliklerinde önemli bozukluklar yaratabileceği bildirilmiş37,38.
Kişinin hastalığı ya da yakınması ne olursa olsun hekime başvuran her kişinin mutlaka kafa darbe öyküsünün alınması gerekiyor.
Darbe Alan Bölgelerin Özellikleri
Darbe alınan bölgenin özelliklerine göre, yakınmalar çeşitlilik gösterebilir. Çoğunlukla beyin ön bölgesi ve şakak (temporal) bölgelerine alınan darbeler sonucu duygu, düşünce, davranış ve bedensel yakınmalar ortaya çıkar. Daha ender olarak beyin tepe bölgesi (paryetal) ve arka bölge (oksipital) darbeye maruz kalır.
Genel anestezi
Yapılan çalışmalar, anestezik maddelerin beyin işlevleri üzerine olumsuz etkileri olduğunu bildiriyor. Klinik uygulamalarda öykü alırken kimi hastaların ısrarla yakınmaların ameliyat sonrası başladığını ifade etmesi, bilimsel verilerle bütünleşiyor. Ameliyatlarda kullanılan genel anestezikler, beyin ön bölge çalışma özelliklerini etkileyerek ve olasılıkla önceden var olan duyarlılıkları arttırmasıyla zararlı olabiliyor.39-42
Bir yayında, çocukluk döneminde alınan genel anestezinin beyin hücrelerinde bozulmaya (nörodejenerasyon) neden olabileceği bildiriliyor43,44.
Beyin ve fiziksel çevre
İnsanoğlu, teknolojik gelişmenin bedelini sağlığıyla ödüyor. Doğanın bozulan her birimi, insana hastalık olarak geri dönüyor. Doğanın dengesini bozan teknolojik ilerleme; kağıt yerine plastiği, bal yerine şekeri, doğal yağlar yerine margarini, çevreye saçılan ağır metalleri ürettikçe, canlıların yakasını hastalıklardan kurtarması zor görünüyor.Balıklarda azımsanmayacak oranda ağır metaller bulunuyor. Plastik atıklar, insan ömründen daha uzun süre doğada kalıyor.
Son yıllarda sağlıklı ana-babadan otizm, dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü ya da zeka geriliği gibi hastalıkları olan çocukların doğumunda artış görülmektedir. Klasik tıbbi anlayış bu çocuklar için hastalık nedeni olarak sıklıkla “genetik” faktörleri suçlamakta ve hastalık nedenini bir ölçüde göz ardı etmektedir.
Genetik olsun ya da olmasın bu çocukların beyinleri etkilenmiştir. Tüm hekimler, çocuklarımızın beyinlerini etkileyebilecek olan nedenleri araştırıp bulmakla yükümlüdürler.
Ağır metaller
Örneğin kurşun ile ilgili hastalıklar hala pek çok ülkede “akut kurşun toksikasyonu” olarak değerlendirilir ve kronik zehirlenme belirtileri sıklıkla göz ardı edilir. Kurşun, ana karnından itibaren gelişim dönemi içinde çocuklarımızın beyinlerini kronik olarak etkileyebilen önemli bir hastalık nedenidir.
1970’li yıllardan önce kan düzeyi 60ʮg/dl’den fazla olması kurşun zehirlenme belirtisi olarak kabul edilmişken 1971’de bu düzey 40ʮg/dl’ye, 1975’de 30ʮg/dl, 1985’de 25ʮg/dl’e indirilmişti. 1992 yılında ABD’nde bu oranlar kaldırılarak değeri “0”a indirilmiş, kurşunun kanda ve vücut dokularında bulunması “anormal” olarak kabul edilmiştir45.
Başta kurşun olmak üzere diğer ağır metaller de, doğal olarak bulundukları toprağın derinliklerinden yüzeye çıkartılarak çeşitli sanayi dallarında kullanılmış, duvar boyasından benzine kadar çok çeşitli yönlerden özellikle son 50 yıl içinde yaşantımıza dahil olmuştur. Şu an tüm dünyadan kurşun ve diğer ağır metallerin kullanımını kaldırsak bile partiküller halinde hava yoluyla yayılan bu “zararlılar”ı dünyadan temizlemek çok zor görülmektedir. Kuzey Buz Denizindeki dev buzullar içinde bulundukları, Nordic Council of Ministers kuruluşunun yayınlarından anlaşılmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde halen kullanılan kurşunlu benzinden salınan partiküller, kurşunsuz benzin kullanan ülkeleri tehdit etmeye devam etmektedir.
Kurşun, ağız yoluyla alındıktan sonra yetişkinlerde %10, çocuklarda ise %50 oranında bağırsaklardan emilerek vücuda girer. Hava yollu vücuda girişi çok daha yüksek boyutlardadır. Vücutta esas yerleşim yeri kemiklerdir. Kemik dokusunda yarılanma ömürleri 20-30 yıldır. 100 yıl önceye göre kemiklerde kurşun birikiminin ortalama 1000 kat arttığı bildirilmiştir46.
Kemik dokusunu etkileyen metabolik olaylar sonucu kana salınarak tüm organları etkileyebilir. Özellikle stres altında salınan “stres” hormonlarının kurşunun kana salınmasında önemli etkileri vardır(allostaz). Hamilelerde bu olayın gerçekleşmesi sonucu bebeğin beyin gelişimi etkilenebilecektir47. Bu bilgi otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü gibi çocukluk döneminde sıklığı gittikçe artan hastalıkların nedenini anlamamızı sağlayabilir.
Düşük düzeylerde bile kurşunun doğrudan böbrek yetmezliğine neden olduğu bilinmektedir48. Kan kurşun düzeyi 10ʮg/dl olduğunda kalp ve beyin damar hastalıkları ile kanser riski artar. Bu oranın artışına bağlı olarak kalp krizi ve inme riski katlanarak artar49.
Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (USCDC), ABD’nde 3 milyon çocuğun kan kurşun düzeylerinin 10ʮg/dl ve daha fazla olduğunu bildirmiştir50. Davranış bozukluğu olan çocukların kan kurşun düzeyi taramasında bulunan ortalama değer 10ʮg/dl’dir51. Dikkat eksikliği hiperaktivite sorunu olan çocukların idrar kurşun düzeyi, normal çocuklara göre çok daha fazladır52. Çocukluk döneminde görülen anormal duygu ve davranış özellikleriyle idrar kurşun düzeyleri arasında ilişki vardır53-56.
Günümüzde hangi yaşta olursak olalım ana karnından itibaren sürekli maruz kaldığımız kurşun; beyin, kalp, böbrek gibi yaşamsal öneme sahip organlarımız az ya da çok biçimde etkilediği ve günümüzde sıklığı artan kanserde dahil olmak üzere pek çok hastalığın gelişiminde etkili olduğu bir gerçektir.
Kurşun ile ilgili yapılan en geniş gözden geçirme (review) çalışması “Toxıcologıcal profıle for lead” U.S. Department of Health and Human Servıces 2007’dir. Kan, idrar ve kemik kurşun düzeyi ölçümleri yapılan tüm çalışmalar bu yayında yer almıştır; Sistemik olarak kurşun varlığının ilk belirtisi hipertansiyon’dur. Örneğin, 667 hamile kadında gebeliğin son 3 ayı içinde görülen kan basıncı yüksekliğinin kemik kurşun düzeyiyle doğrudan ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu yayında kalp damar ve beyin damar hastalıkları, immün sistem, üreme sistemi ve kas iskelet sistemi hastalıklarının kurşun kan düzeyleriyle doğrudan ilgisi olduğu saptanmıştır.
Kan kurşun düzeyinin normal şartlarda ölçümü ile vücutta bulunan kurşun hakkında bir kanıya varılamaz. Çünkü kurşun beyinde, kemikte ve diğer dokularda bulunmaktadır.57 Kimi kelatör maddelerle (DMSA, EDTA, zeolit) dokudaki kurşunun idrardan atılımı sağlanıp ölçülebilir.
Ağır metal testi ve tedavisi önerilen kişiler
Uzun süreli tedaviye dirençli hastalığı olanlar
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
Otizm
Düşük zeka düzeyi
Alzheimer H.
Parkinson H.
Multipl skleroz
Tedaviye dirençli epilepsi
Tedaviye dirençli migren
Skleroderma
Psöriyasis (Sedef H.)
Tipik olmayan, tedavi edilemeyen psikiyatrik hastalıklar
Tremor, tik, huzursuz bacak sendromu gibi hareket bozuklukları
Tedaviye dirençli diğer kronik hastalıklar
Çocuk yapmaya karar veren çiftler
Trafik polisleri, uzun yol şoförleri gibi karayollarında uzun süreli çalışanlar
Ağır metal sanayinde çalışanlar
Çocuğu olmayan çiftler
Birden çok düşük yapan kadınlar
Sentetik xenoestrojen yapısında olan bisfenol A adlı madde, testostreon ve östrojen gibi seks hormonlarının yapısına benzerlik gösterir. Plastik ürünlerin içinde bulunan bisfenol A, örneğin, beyin ön bölgesinde ve hipokampusta seks hormonlarının yerini alarak hücrelerarası bağlantı yapılarını(sinaps) bozar58,59. Bisfenol A; çocuklarda görülen öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve otizm’in nedeni olabilir60.
Beden elektrik yükü
Çevreden vücudumuza gelen önemli etkilerden biri de elektriktir. Günümüzde elektrikli ve elektronik cihazlar yaşantımızın birer parçasıdır. Her birinin az ya da çok yaymış olduğu manyetik alana maruz kalan insanlarda, pozitif elektrik yükü artar.
Doğanın bir parçası olan insan bedeninde elektrik yükünün birikmesi doğal değildir. Bu yükü atmanın tek yolu, bedenin topraklanmasıdır. Her gün ortalama yarım saat çıplak ayakla toprak ya da beton zemin üzerinde yürümek, biriken elektrik yükü atmak için en doğal ve iyi yoldur. Ancak yaşam şartları buna engel olmaktadır.
Elektrik ve elektronik aletlerin yaşantımızdaki önemi her geçen gün artmakta olup bu aletlerden uzak kalmak, çağdaş yaşam düzeyine sahip olan insanlar için düşünülemez. Yüksek katlı iş yerleri ve evlerin oluşturduğu apartmanlarda bulunan insanlar, topraktan izole bir biçimde yaşamlarını sürdürmektedirler. Petrol ürünleri ve diğer sentetik maddelerden yapılan yalıtkan eşyalar, günümüzün diğer vazgeçilmezleri olup toprakla olan ilişkimizi daha da kesilmesine neden olmaktadırlar.
Gümünüzde yaygın olarak bulunan 50-60 Hz. çevresel elektromanyetik elektrik alanı, yapılan çeşitli çalışmalarda insan vücudunda öncelikle serbest radikallerin birikmesine neden belirtilmiştir61. Günümüz tıbbı serbest radikallerin atheroskleroza (damar sertliği) neden olduğu, bağışıklık (immün) sistemi baskıladığı, hücresel işlevleri yavaşlatarak yaşlanma sürecini hızlandırdığı, genetik yapıyı olumsuz etkilediği ve kanser oluşumunu artırdığını kabul etmektedir.
Kortizol, kan basıncının ayarlanmasında, beyin-kalp ve damar işlevlerinin normal olarak sağlanmasında, protein, yağ metabolizmasında önemi olan bir hormondur. Ayrıca vücudun içinde bulunduğu stres ortamında temel rolü oynayan “stres hormonudur”. Günlük rutin salınımları dışında, vücudun içinde bulunduğu anormal duruma yardımcı olmak için geçici süreyle kanda düzeyi artarak faaliyet gösterir. Kanda olması gereken düzeyden az ya da fazla olması, oksidatif stresin bir belirtisidir. Ayrıca serbest radikallerin birikim etkisi de oksidatif stresi artırır.
Kan kortizol düzeyleri yüksek olan hasta grubu, 8 hafta süre ile geceleri uykularında topralandığında kortizol düzeylerinin normale döndüğü, uykularının düzeldiği, ağrı ve sinirsel gerginliklerinde belirgin düzelmeler olduğu bildirilmiş62. Bu çalışmada beden elektrik ölçümlerinin topraklama öncesi 2-5 volt arasında olduğu, düzenli gecelik topraklama ile değerlerin 0.02-0.001 volt aralığına gerilediği gözlenmiş.
Akut iltihabi (inflammasyon) durumun gözlenmesi amacıyla yapılan 3 günlük bir çalışmada bağışıklık sistemin bozulması sonucu gelişen ağrılı tablonun topraklama yapılan insanlarda yapılmayanlara göre daha hızlı bir biçimde düzeldiği bildirilmiş63.
14 gün boyunca 28 dakikalık seanslarla yapılan topraklamanın, vücut stres ölçümlerinde düzelmeler sağladığı saptanmış64.
Amerikan terminolojisinde “earthing”tabiri bedenin basitçe topraklanmasını, “grounding” ise düzenli topraklama sonucunda oluşan elektron alışverişini ifade eder. James l. Oschman’ın kaleme aldığı “elekronlar antioksidan mıdır?” adlı gözden geçirme (review) makalesinde65, yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bedenin düzenli topraklanması ile (grounding)serbest elektron alışverişinin sağlanarak bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve dolayısıyla iltihabi durumu düzelterek antioksidan işlevi sağladığını belirtmiştir.
Otonomik sinir sistemi, iç organların faaliyetlerini beyin kontrolünde düzenler. Sempatik otonomik sistem, vücudun çalışmasını uyarıcı; parasempatik otonomik sistem ise rahatlatıcı etki sağlar. Topraklamanın özellikle parasempatik sistem faaliyetleri üzerine iyileştirici etkisinin olduğu bildirilmiştir66.
Amerikan Halk sağlığı Enstitüsü (NIEHS)ve ABD Enerji Departmanı (DOE) ortak yayınlarında elektrikli aletlerin yarattığı manyetik alanın hücresel işlevlerde bozulmaya yolaçtığı, tümör büyümesini hızlandırdığı, melatonin hormonunu azalttığı, bağışıklık sistemini bozduğu, beyin ve kalp aktivitesini etkilediği bildirilmiştir67.
Özetle, insan bedeninin elektromanyetik alandan etkilenmesi sonucu hücresel düzeyde işlevlerin bozulduğu, tümör gelişiminin hızlandığı, uykuda salınan melatonin hormon düzeylerinin azaldığı, bağışıklık sistemin bozulduğu, beyin ve kalp işlevlerinin olumsuz yönde etkilendiği gösterilmiş olup düzenli topraklama (grounding) ile elektromanyetik alanın yarattığı bu olumsuzluklar düzeltilebilecektir.
Allostaz→
Kaynaklar
1. Molecular Psychiatry (2006) 11, 427–445. The molecular genetic architecture of human personality: beyond self-report questionnaires R P Ebstein.
2. Normal and abnormal personality traits: Evidence for genetic and environmental relationships in the Minnesota Study of Twins Reared Apart MARKON Kristian E Journal of personality 2002, vol. 70, no5, pp. 661-693
3. BMJ 1996;312:75 Research finds genetic link to personality trait Tessa Richards 112-119
4. Adachi S, Kawamura K, Takemoto K. Oxidative damage of nuclear DNA in liver of rats exposed to psychological stress. Cancer Research 1993;53(18):4153-5.
5. Fischman H, Pero R, Kelly D. Psychogenic stress induces chromosomal and DNA damage. International Journal of Neurosciences 1996;84(1-4):219-27.
6. Oldham KM, Wise SR, Chen L, et al. A longitudinal evaluation of oxidative stress in trauma patients. JPEN J Parenter Enteral Nutr. 2002;26(3):189-97.
7. Kiecolt-Glaser J., Glaser R. Psychoneuroimmunology and immunotoxicology: implications for carcinogenesis. Psychosomatic Medicine 1999;61(3):271-2.
8. Cohen L, Marshall G, Cheng L et al. DNA repair capacity in healthy medical students during and after exam stress. Journal of Behavioural Medicine 2000;23(6):531-45.
9. Ramos JM, Ruiz A, Colen R, et al. DNA repair and breast carcinoma susceptibility in women. Cancer. 2004;100(7):1352-7.
10. Epel ES, Blackburn EH. Lin J et al. Proc Natl Acad Sci U S A. 2004;101(49):17312-5.
11. Epel ES. Lin J. Wilhelm FH. Et al. Cell aging in relation to stress arousal and cardiovascular disease risk factors. Psychoneuroendocrinology. 2006;31(3):277-87
12. Corticotropin-releasing hormone signals adversity in both The placenta and the brain: regulation by glucocorticoids and Allostatic Overload J Schulkin Journal of Endocrinology (1999) 161, 349–356
13. Weinstock M: The potential influence of maternal stress hormones on development and mental health of the offspring. Brain, behavior, and immunity2005, 19(4):296-308
14. Talge NM, Neal C, Glover V: Antenatal maternal stress and long-term effects on child neurodevelopment: how and why? Journal of child psychology and psychiatry, and allied disciplines 2007, 48(3–4):245-261
15. Mueller BR, Bale TL: Early prenatal stress impact on coping strategies and learning performance is sex dependent. Physiol Behav 2007, 91(1):55-65
16. Autism Prevalence Following Prenatal Exposure to Hurricanes and Tropical Storms in Louisiana Journal of Autism and Developmental Disorders Volume 38, Number 3 2008
17. Kapoor A et al Fetal programming of hypothalamic-pituitary-adrenal (HPA) axis function and behavior by synthetic glucocorticoids Brain Res Rev 2008 Mar;57(2):586-95
18. Acute maternal stress in pregnancy and schizophrenia in offspring: A cohort prospective study D Malaspina et al BMC Psychiatry 2008, 8:71
19. Khashan AS et al Higher risk of offspring schizophrenia following antenatal maternal exposure to severe adverse life events. Archives of general psychiatry 2008, 65(2):146-152
20. Clarke MC, Harley M, Cannon M: The role of obstetric events in schizophrenia. Schizophr Bull 2006, 32(1):3-8
21. Drake AJ, Tang JI, Nyirenda MJ: Mechanisms underlying the role of glucocorticoids in the early life programming of adult disease. Clin Sci (Lond) 2007, 113(5):219-232
22. Watson JB, Mednick SA, Huttunen M, Wang X: Prenatal teratogens and the development of adult mental illness. Development and psychopathology 1999, 11(3):457-466
23. Phillips DI: Programming of the stress response: a fundamental mechanism underlying the long-term effects of the fetal environment? Journal of internal medicine 2007, 261(5):453-460
24. Neuropsychopharmacology (2008) 33, 536–545; doi:10.1038/sj.npp.1301450; published online 16 May 2007 Antenatal Maternal Anxiety is Related to HPA-Axis Dysregulation and Self-Reported Depressive Symptoms in Adolescence: A Prospective Study on the Fetal Origins of Depressed Mood Bea R H Van den Bergh et al
25. Stress in pregnancy and infant HPA axis function: Conceptual and methodological issues relating to the use of salivary cortisol as an outcome measure Kerry-Ann Egliston et al Psychoneuroendocrinology Volume 32, Issue 1, January 2007, Pages 1-13
26. Allostasis : A theoretical framework for understanding and evaluating perinatal health outcomes Shannon Maureen Journal of obstetric, gynecologic and neonatal nursing 2007, vol. 36, no2, pp. 125-134
27. Development and Psychopathology (2003), 15 : 991-1015 The effect of adverse intrauterine and newborn environments on cognitive development: The experiences of premature delivery and diabetes during pregnancy Heather Sesma and Mıchael Georgıeff
28. Memory functions of children born with asymmetric intrauterine growth restriction GEUA Ronny et al Brain research 2006, vol. 1117, pp. 186-194
29. The Journal of Neuroscience, July 15, 2000, 20(14):5538-5543 Perinatal Distress Leads to Lateralized Medial Prefrontal Cortical Dopamine Hypofunction in Adult Rats Wayne G. Brake et al
30. Sexually Dimorphic Effects of Prenatal Stress on Cognition, Hormonal Responses, and Central Neurotransmitters Rachel E. Bowman et al Endocrinology Vol. 145, No. 8 3778-3787 2004
31. Changes in BAER amplitudes after perinatal asphyxia during the neonatal period in term infants Ze D. Jiang Brain and Development Volume 28, Issue 9, October 2006, Pages 554-559
32. Nitrotyrosine in brain tissue of neonates after perinatal asphyxia F Groenendaal et al Archives of Disease in Childhood - Fetal and Neonatal Edition 2006;91:F429-F433
33. Human Perinatal Asphyxia: Correlation of Neonatal Cytokines with MRI and Outcome
Audrey Foster-Barber et al Dev Neurosci 2001;23:213-218
34. Concentration and distribution of sialic acid in human milk and infant formulas Bing W ang et al American Journal of Clinical Nutrition, Vol. 74, No. 4, 510-515, 2001
35. BMJ 1999;318:545 Breast feeding and my brain Mary E Black
36. .Jordi Julvez et al., Attention behaviour and hyperactivity at age 4 and duration of breast-feeding. Acta Paediatrica Volume 96 Issue 6 Page 842-847, June 2007
37. Long-Term Sequelae of Prefrontal Cortex Damage Acquired in Early Childhood Steven W. Anderson et al, Developmental Neuropsychology, Volume 18, Issue 3 February 2000 , pages 281 – 296
38. The earliest behavioral expression of focal damage to human prefrontal cortex. Anderson SW et al Cortex. 2007 Aug;43(6):806-16.
39. Zhang Lianyi, Zheng Chongxun, A new method to monitor depth of anesthesia based on the autocorrelation EEG signals Inst. Of Biomed. Eng., Xi'an Jiaotong Univ., China.
40. Neural Interface and Control, 2005 First International Conference on 26-28 May 2005 On page(s): 123- 126
41. Takeshi Kubota, Kazuyoshi Hirota, Effects of sedatives on noradrenaline release from the medial prefrontal cortex. Psychopharmacology Volume 146, Number 3 / October, 1999
42. Wolfgang Heinke ve Stefan Koelsch, Anestetiklerin Beyin Aktivitesi Ve Kognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkisi. Current Opinion In Anesthesiology Year: 2006 Volume: 1 No: 1
43. An Assessment of the Effects of General Anesthetics on Developing Brain Structure and Neurocognitive Function Andreas W. Loepke Anesth Analg 2008; 106:1681-1707
44. General anesthetic-induced neurotoxicity: an emerging problem for the young and old? Deborah J.Culley Curr Opin Anaesthesiol 20:408–413. 2007
45. Michael Weitzman , Deborah Glotzer The Changing Definition of Lead Poisoning pediatrics Review.1992; 13: 461-468
46. Schroder HA. The Poisons Around Us. Bloomington, In: Indiana University Press; 1974:49
47. Ettinger AS, Tellez-Rojo MM, Amarasiriwardena C, Gonzalez-Cossio T, Peterson KE, Aro A, Hu H, Hernandez-Avila M. Levels of lead in breast milk and their relation to maternal blood and bone lead levels at one month postpartum. Environ Health Perspect. 2004 Jun;112(8):926-31
48. Kidney Int2003 Mar;63(3):1044-1050. MuntnerP.
49. MenkeA. American Heart Association, Inc. Circulation2006;114:1388-1394.
50. Emory E. Neurobehavioral effects of low-level lead exposure in human neonates. Am J ObstetGynecol1999;181:S2-S11.
51. MendelsohnAl. Low-level lead exposure and behavior in early childhood. Pediatrics1998;101(3):E10.
52. David O. Lead and hyperactivity. Lancet1972;2:900-903.
53. Needleman HL. Bone lead levels and delinquent behavior. JAMA1996;275(5):363-369.
54. GittelmanR. Lead and hyperactivity revisited. Arch Gen Psychiatry1983;40:827-833.
55. Burns JM. Lifetime low-level lead exposure to environmental lead and children's emotional and behavorialdevelopment at ages 11-13 years. Am J Epidemiology1999;149(8):740-749.
56. Committee on Environmental Health Lead Exposure in Children: Prevention, Detection, and Management Pediatrics Vol. 116 No. 4 October 2005
57. Brain Research 1998 July;27(2):168-76
58. Bisphenol A prevents the synaptogenic response to testosterone in the brain of adult male ratsleranth C et alendocrinology. 2008 Mar;149(3):988-94
59. Bisphenol A prevents the synaptogenic response to estradiol in hippocampus and prefrontal cortex of ovariectomized nonhuman primatesleranth C et al Proc Natl Acad Sci U S A. 2008 Sep 16;105(37):14187-91
60. Chemosphere. 2007 Apr;67(9):S412-20Disrupting effects of hydroxy-polychlorinated biphenyl (PCB) congeners on neuronal development of cerebellar Purkinje cells: a possible causal factor for developmental brain disorders? Kimura-Kuroda J et al
61. Clinton OBER, Does groundıng the human body to earth reduce chronıc ınflammatıon and relatedchronıc paın? Presented at the European Bioelectromagnetics Association annual meeting, on November 12, 2003, Budapest Hungary
62. Maurıce Ghaly, M.D.and Dale Teplıtz, M.A The Biologic Effects of Grounding the Human Body During Sleep as Measured by Cortisol Levels and Subjective Reporting of Sleep, Pain, and Stress The Journal of Alternatıve and Complementary Medıcıne Volume 10, Number 5, 2004, pp. 767–776
63. Dick Brown, Ph.D. Gaetan Chevalier, Ph.D. Michael Hill, B.S. Pilot Study on the Effect of Grounding on Delayed Onset Muscle Soreness Submitted to JACM 7/08/09
64. Gaétan Chevalier, Kazuhito Mori, and James L. Oschman The effect of earthing (grounding) on human physiology (Bu makale, çalışmayı destekleyen Clint Ober’den alınmıştır)
65. James l. Oschman, Ph.D. Can Electrons Act as Antioxidants? A Review and Commentary The Journal of Alternatıve and Complementary Medıcıne Volume 13, Number 9, 2007, pp. 955–967
66. Gaétan Chevalier Ph.D The Effect or Earting on Human Physiology (Bu makale Clint Ober’den alınmıştır.)
67. A. Clinton Ober Groundıng the human body to neutralıze bıo-electrıcal Stress from statıc electrıcıty and emfs (Bu makale yazardan alınmıştır)
kaynak: http://www.beyindoktoru.com/beyinde-duyarlilik-gelisimi.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder