parapsikoloji,kuantum,düsünme,bilim,islam,ilim,tasavvuf gibi konularda iceriklerin paylasıldıgı bir ortam..

test

Son Yazılar

Post Top Ad

Your Ad Spot

18 Şubat 2015 Çarşamba

Beyinde Duyarlılık Gelişimi


Beyin çalışma özelliklerini grinin tonlarına benzetebiliriz. Rengin tonu karardıkça bozulma, açıldıkça normalleşmeden söz ediyoruz. Tam koyu ton, siyah, örneğin; akıl hastalığı olan şizofreniyi temsil ediyor. Hemen her insanın beyin ön bölge çalışma özellikleri, ortaya çıkan her bir özellik için farklı tonlardadır. Kimi insan çok sabırlıdır. Bu özelliği beyaz tona yakındır. Ama aynı kişi çok dikkatsiz olabilir. Sadece bu özelliğinin koyu tonlarda olduğunu söyleyebiliriz.


Beyin ön bölge çalışma özellikleri için, her bir özelliğin farklı bir ton kazanması ile insanlar arasında kişilik farklılıkları ortaya çıkmaktadır.

Örneğin sabırlı kişi için gri ton derecesini 10 üzerinden 1 olarak verelim. Kimi zaman bu derece; değişen koşullara göre 2,3 ya da 5 olabilir. 5 olduğunda orta grilikte bir ton rengi ortaya çıkacak ve sabır özelliği azalacaktır. Koşullar normale döndüğünde sabır özelliği tekrar 1 derecesine düşecektir. Ancak beyin ön bölgesinin çalışma özelliklerini dışarıdan etkileyen bir olay (kafa travması, kronik hastalıklar, operasyonlar vb.) sonrası 1 olan derece kalıcı olan 7’ye çıkabilir ve eskiden sabırlı olduğu söylenen kişi, bu olay sonrasında sabırsız olduğu söylenebilir.

Beyin duyarlılık gelişimine etkisi olan 11 neden sayılabilir.

1.Ge­ne­tik
2.An­ne­nin has­ta­lı­ğı
3.Zor do­ğum
4.An­ne sü­tü
5.Bey­ni et­ki­le­yen has­ta­lık­lar
6.Ge­nel anes­te­zi
7.Ka­fa dar­be­si
8.Bes­len­me
9.Ya­şam tar­zı , eğitim ve sosyal çevre etkenleri
10.Çev­re et­ki­le­ri
11.Stres


Genetik


Akıl ve kişilik özelliklerinin genetik etkileri, bilimsel çalışmalarda sıklıkla kabul edilmesine rağmen henüz net olarak ispatlanmış değildir1-3. Ancak şizofreni, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozuklukları gibi beyin ön bölge çalışma sorunlarıyla ortaya çıkan hastalıkların genetik etkilerinin olduğu göz önünde bulundurulduğunda; akıl ve kişilik özelliklerinin oluşumunda genetik etkilerin varlığı yatsınamayacaktır.

Genetik hastalıklar, aklını yeterince kullanamayan atalardan mirastır.

Beyin ön bölge duyarlılık farklılıklarının bireylerde akıl ve kişilik çeşitliliğine neden olduğu düşünüldüğünde, genetik etkilerin üzerine çevre etkilerinde eklenmesiyle kişinin beyin çalışma özellikleri ortaya çıkar. Başka bir değişle; anne ve babadan alınan beyin duyarlılıkları, çevresel etkilerle harmanlanıp akıl ve kişilik özelliklerini meydana getirir.


Gen­ler, DNA ya­pı­sın­da bu­lu­nan bö­lüm­ler­dir. Vü­cu­du­muz­da­ki her hüc­re­nin için­de bu­lu­nan DNA, hüc­re­le­rin ça­lış­ma özel­lik­le­ri­ne yön ve­rir. Pro­te­in­le­rin (vü­cu­dun ya­pı taş­la­rı), hor­mon­la­rın vb. mad­de­le­rin ya­pım aşa­ma­sı­nın ilk ba­sa­ma­ğın­da yer alır­lar.

İn­san­la­rın %99,9 gen özel­lik­le­ri ay­nı­dır. İn­san­lar ara­sı fark­lı­lık­la­rı, ge­ri ka­lan %0,1 ora­nın­da­ki gen­ler be­lir­ler.

Ya­pı­lan ça­lış­ma­lar in­sa­nın için­de bu­lun­du­ğu duy­gu du­ru­mu­nun, gen­le­rin ya­pı­sı­nı et­ki­le­di­ği­ni gös­ter­miş­tir.4 Psi­ko­lo­jik stres so­nu­cu ge­li­şen olum­suz bi­linç du­rum­la­rı­nın ge­ne­tik mu­tas­yo­nu (de­ği­şim, bo­zul­ma) art­tır­dı­ğı bil­di­ril­miş­tir.5

Psi­ko­lo­jik stres so­nu­cu al­los­taz ge­li­şir. Al­los­ta­zın ne­den ol­du­ğu ok­si­das­yon ise DNA ya­pı­sı­nı bo­za­rak ge­ne­tik özel­lik­le­ri et­ki­ler.6
- Stres al­tın­da de­ği­şen duy­gu du­rum özel­lik­le­ri, bo­zul­muş DNA ya­pı­sı­nın ona­rı­mı­nı ön­le­ye­rek kan­ser ve di­ğer has­ta­lık­la­rın ge­li­şi­mi­ne ne­den olur.7 Kan­ser­de, bo­zul­muş DNA ya­pı­sın­da be­lir­gin ona­rım so­run­la­rı ol­du­ğu göz­len­miş­tir.8

Yaş­lan­ma­ya bağ­lı ola­rak ge­li­şen vü­cut ça­lış­ma bo­zuk­luk­la­rı­nın, stres al­tın­da bo­zu­lan DNA ya­pı­sı ile er­ken yaş­lar­da or­ta­ya çık­tı­ğı be­lir­til­miş­tir.9

Te­lo­mer, DNA ya­pı­sı­nın son bö­lü­mün­de (kuy­ruk) bu­lu­nan tek­rar di­zi­le­ri­dir. DNA ya­pı­mın­da önem­li­dir­ler. DNA bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­yu­cu özel­lik­le­ri var­dır. Te­lo­mer kı­sal­ma­sı, DNA et­kin­li­ği­ni azal­tır. Kalp da­mar has­ta­lı­ğı­na ne­den olan al­los­taz ile doğ­ru­dan iliş­ki­li ol­du­ğu ve te­lo­mer kı­sal­ma­sı­nın sa­de­ce al­los­taz du­ru­mun­da gö­rül­dü­ğü bil­di­ril­miş­tir.10,11 Başka bir değişle, allostaz etkisinde iç organların çalışma özellikleriyle hormonların ve diğer kimyasal maddelerin oranı değişir. Bu anormal ortam telomer yapısını bozarak genetik yapının değişmesine neden olur.

DNA ya­pı­sı bo­zu­la­bi­lir ve ta­mir olu­na­bi­lir özel­lik­te­dir. Al­los­taz et­ki­siy­le hüc­re­sel ya­pı­la­rın de­ği­şen ça­lış­ma özel­lik­le­ri, ge­ne­tik özel­lik­le­rin te­me­li olan DNA ya­pı­sı­nı bo­za­rak ve ona­rım özel­li­ği­ni za­yıf­la­ta­rak has­ta­lık­la­rın ge­li­şi­mi­ne ne­den ol­mak­ta­dır.

Ortaya çıkacak olan hastalıkların seçimini genetik faktörler belirler. Bu nedenle allostaz etkisiyle eğer anne ya da babanızda şeker hastalığı ortaya çıkıyor ise sizde de aynı hastalık ortaya çıkacaktır. Allostaz mekanizmasının işleyişini yavaşlatabildiğimiz ölçüde, şeker hastalığın ortaya çıkışını o oranda önlemiş olacağız. Bu durum diğer kronik hastalılar için de geçerlidir.


Annenin hastalığı


Allostaz etkisi altında geçirilen hamilelikten doğan çocuklarda, beyin yapısı ve çalışma özelliklerinin etkilendiğini gösteren pek çok bilimsel yayın bulunmaktadır. Allostaz etkisiyle artan CRH hormonu, bebekle annenin ilişkisini sağlayan plasentayı etkilemesi sonucu prematür-erken doğumlara neden olduğu bildirilmiştir12,13. Prematür doğum, tüm doğumlar içinde %11 oranıyla bebek ölüm ve hastalıklarının önemli nedeni oluşturur.

Allostaz etkisinde olan hamilelerin çocuklarında öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, otizm, zeka geriliği gibi çocukluk çağının önemli hastalıklarının bulunduğu bilinmektedir 14-17. Bu hastalıklar içinde belkide en ağır olanı şizofrenidir18,19. Ayrıca bu çocukların erişkin dönemlerinde strese karşı daha duyarlı olduğu ve stresle ortaya çıkan hastalıklara yakalanma oranının arttığı bildirilmektedir20-26. Ayrıca hamilelik döneminde yaşanan ve nedeni açıklanamayan durumların altında allostaz mekanizmasının yattığı bildirilmiştir27.

Annenin yaşadığı stres, bebeğin beyin ön bölgesinin çalışma özelliklerini etkilemesi sonucunda artan duyarlılık, tüm yaşamı boyunca akıl ve kişilik özelliklerinden hasta olma durumuna kadar pek çok yönden etkileyeceği bir gerçektir.28-30


Zor doğum


Do­ğum sı­ra­sın­da ya­şa­nan bir so­run(kordon dolanması, doğumda alet kullanılması), bey­ne gi­den kan mik­ta­rın­da azal­ma ya da ge­çi­ci dur­ma­ya yol aça­rak be­yin ça­lış­ma özel­lik­le­ri­ni bo­za­bi­lir31-33. Bu du­rum­dan en çok be­yin ön böl­ge­si et­ki­le­nir. Çün­kü bu böl­ge, da­mar çap­la­rı­nın en kü­çük ol­du­ğu ve ka­nın en son ulaş­tı­ğı uç böl­ge­dir.


Anne sütü


An­ne sü­tü ya­pı­sın­da yer alan tau­rin, sialic asit gi­bi pro­te­in­ler ve yağlar, be­be­ğin be­yin ge­li­şi­mi­nin sağ­lık­lı ola­bil­me­si için ge­rek­li­dir34,35. An­ne sü­tü al­ma­yan be­bek­ler, be­yin için ge­rek­li olan mad­de­le­rin as­lı­nı de­ğil ben­zer­le­ri­ni di­ğer gı­da­lar­dan ala­cak­lar­dır. Bu du­rum, be­yin ge­liş­me­si­ni et­ki­le­me­si so­nu­cu du­yar­lı­lık­la­rın oluş­ma­sı­na ne­den ola­bi­lir.

Do­ğum­dan 1 ya­şı­na ka­dar an­ne sü­tü alan ve al­ma­yan ço­cuk­la­rın kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğı ça­lış­ma­da; an­ne sü­tü ile bes­le­nen ço­cuk­la­rın, dav­ra­nış ve akıl özel­lik­le­ri­nin da­ha üs­tün ol­du­ğu bil­di­ril­miş­tir.36


Beyni etkileyen hastalıklar


En­se­fa­lit, me­nen­jit gi­bi vi­ral ya da bak­te­ri­yel en­fek­si­yon­lar be­yin ça­lış­ma özel­lik­le­ri­ni bo­za­rak akıl ve zeka geriliğine neden olabilirler.

Ateş­li ha­va­le (feb­ril kon­vül­si­yon­lar): Be­yin ça­lış­ma du­yar­lı­lı­ğı­nı gös­te­ren önem­li ör­nek­ler­den bi­ri­dir. Vü­cut ate­şi­nin yükselmesiyle or­ta­ya çı­kan ha­va­le­ler, var olan be­yin du­yar­lı­lı­ğı­nın ar­tı­şı­nı ifa­de eder. Yüksek ateşle birlikte beynin duyarlı çalışma özelliklerinin artmasıyla havaleden başka baş ağrısı, baş dönmesi, geçici görme kaybı gibi yakınmalarda görülebilir. Hangi yakınmanın ortaya çıkacağı o kişinin beyin çalışma özelliklerine bağlıdır. Çocukluk döneminde görülen bu yakınmalar erişkin dönemde de devam edebilir.


Kafa darbesi


Sık­lık­la göz ar­dı edi­len ama bey­nin ger­çek düş­man­la­rın­dan bi­ri olan ha­fif ka­fa dar­be­le­ri­nin önem­li bir halk sorunu so­ru­nu ol­du­ğu­ görülmektedir. Şiddeti ne olursa olsun geçirilen kafa travmaları sonrası, kişiler beyin cerrahi polikliniklerinde görülmekte ve bazen epileptik nöbet geçirme olasılığı nedeniyle bir ilaç başlanmaktadır.

Epilepsi nöbetleri beyin çalışma duyarlılıkları sonucu gelişen ve görüntüleme yöntemleriyle (MR, tomografi) gösterilemeyen bir hastalıktır. Kafa travması sonucu artan beyin çalışma duyarlılıklarıyla sadece epilepsi nöbetleri gelişmez. Depresyondan kişilik bozukluklarına, parkinsondan bunamaya kadar geniş bir yelpaze içinde beyin çalışma duyarlılıkları sonucu ortaya çıkan pek çok klinik tablo ortaya çıkabilir. Ya­şan­mış ör­nek­ler­le ko­nu­ya açık­lık ge­ti­re­lim.

32 ya­şın­da, mes­le­ki açı­dan ba­şa­rı­sı­nın zir­ve­sin­de, ya­şa­ma­yı se­ven, sa­hip ol­duk­la­rı­nın de­ğe­ri­ni bi­len bir iş ka­dı­nı. Sa­bah işe ara­ba­sıy­la gi­der­ken yo­lu­nu ke­sen ya­ya ne­de­niy­le ani fren ya­pı­yor. Ba­şı ön­ce öne son­ra ar­ka­ya doğ­ru sav­ru­lu­yor. Bir da­ki­ka­lık ya­şa­nan şaş­kın­lı­ğın ar­dın­dan iyi ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor ve yo­la de­vam edi­yor. Ay­nı gün öğ­le­den son­ra baş­la­yan baş dön­me­si ne­de­niy­le has­ta­ne­ye gi­di­yor. Be­yin MRI da­hil ol­mak üze­re ya­pı­lan ay­rın­tı­lı sağ­lık in­ce­le­me­si (check-up) so­nu­cu nor­mal ol­du­ğu, sa­bah ya­şa­dı­ğı du­ru­mun önem­siz ol­du­ğu, son gün­ler­de iş yor­gun­lu­ğu­na ve ola­sı­lık­la ku­lak için­de yer alan den­ge or­ga­nı­nın et­ki­len­me­si so­nu­cu baş dön­me­si­nin ol­du­ğu, is­ti­ra­hat ile dü­ze­le­ce­ği söy­le­ni­yor. 3 gün son­ra ken­di­si­ni da­ha iyi his­se­den La­le Ha­nım, yo­ğun iş tem­po­su­na tek­rar ge­ri dö­nü­yor.

1 ay son­ra is­tek­siz­lik ve ba­şın­da boş­luk his­si ne­de­niy­le psi­ki­yat­ris­te gö­rü­nü­yor. 2 ay son­ra regl dü­zen­siz­li­ği ne­de­niy­le ka­dın do­ğum uz­ma­nı­na mu­aye­ne olu­yor. 3 ay için­de baş dön­me­si, is­tek­siz­lik, hal­siz­lik, uy­ku bo­zuk­lu­ğu, ba­şın­da boş­luk his­si, dik­ka­ti­ni yo­ğun­laş­tı­ra­ma­ma, göz­ler­de su­lan­ma, ça­buk yo­rul­ma ya­kın­ma­la­rı so­nu­cu dep­res­yon ta­nı­sı ile an­ti­dep­re­san ilaç­lar kul­lan­ma­ya baş­lı­yor. İş ba­şa­rı­sı olum­suz et­ki­le­ni­yor. Ge­çi­ci ola­rak işi­ni bı­ra­kı­yor. Za­man za­man ken­di­ni iyi his­set­se de dik­ka­ti­ni top­la­ma ve sür­dür­me­de zor­luk ne­de­niy­le 3 ay ön­ce­ki iş ve sos­yal ve­ri­mi­ni ya­ka­la­mak­ta zor­luk çe­ki­yor. QE­EG ra­po­runda lacivert renkte 1-7 Hz arası dalga yüksekliklerinde (beyin ön bölgesinde daha belirgin olmak üzere) azalma, 10 Hz'de daha belirgin 9-11 Hz'lerde amplütüd (yükseklik) artışı olduğu görülüyor. Yeşil alanlar normal sınırlar içindedir.


• 27 ya­şın­da erkek. Son ay­lar­da ne­de­ni­ni an­la­ma­dı­ğı ka­dar si­nir­li…

- Ken­di­mi bil­dim bi­le­li si­nir­li­yim as­lın­da, di­yor.

- Ama ne­den son za­man­lar­da bu du­rum çok art­tı? Sev­dik­le­ri­mi hak­sız ye­re kı­rı­yo­rum. Ol­ma­dık yer­de ani çı­kış­lar gös­te­ri­yo­rum.

6 ay ön­ce mü­hen­dis­li­ği­ni yap­tı­ğı şan­ti­ye­de ba­şı­na tuğ­la düş­müş.

- As­lın­da bir şey ol­ma­dı, di­yor.

- Za­ten çe­ki­len to­mog­ra­fi de nor­mal­di. 2 gün ba­şım ağ­rı­dı, o ka­dar, di­yor.

QE­EG ra­po­runda 9 Hz'de belirgin duyarlılık artışı gözleniyor.

• 10 ya­şın­da erkek çocuğu,

- Ar­ka­daş­la­rıy­la sü­rek­li kav­ga eden, çok si­nir­li, ge­çim­siz, ders ça­lış­ma­yan bir ço­cuk ol­du, di­yor an­ne­si.

- Oysa ki yaz ta­ti­li baş­la­ma­dan ön­ce oğ­lum ku­zu gi­biy­di, çok iyi bir ço­cuk­tu, ders­le­ri çok iyiy­di, yaz ta­ti­lin­de bir­den hu­yu de­ği­şi­ver­di.

Ta­til­de bi­sik­let­ten düş­müş ve ba­şı­nın sol yan ta­ra­fı­nı kal­dı­rı­ma çarp­mış.

- Çe­ki­len film­ler nor­mal çık­tı, bir şe­yi yok di­ye gön­der­di­ler, di­yor an­ne­si.

QE­EG so­nu­cunda olasılıkla kafa darbesi öncesi varolan beyin ön bölge duyarlılığı (8 Hz) ve sol şakak (temporal) bölge kayıtlarda 2-12 Hz arası değişken duyarlılıklar gözleniyor.

• Zi­ya­re­te ge­len mes­lek­ta­şım 70 ya­şın­da ve 45 yıl­dır as­tım has­ta­sı.


- Ai­le­de hiç as­tım yok bu dert ne­den be­ni bul­du, di­ye söy­le­nir­ken, hiç ka­fa dar­be­si alıp al­ma­dı­ğı­nı so­ru­yo­rum. He­men atı­lıp

- Yok, di­yor. Ama ger­çek ya­nı­tı 1 gün son­ra te­le­fon­la ara­dı­ğın­da söy­lü­yor.

- İlk as­tım kri­zin­den 1 ay ön­ce ara­ba ka­za­sı yap­mış­tım. Ka­fa­mı di­rek­si­yo­na çarp­tım. Oku­du­ğum bir tıp ki­ta­bın­da, as­tı­mın ka­fa dar­be­si son­ra­sı or­ta­ya çı­ka­bi­le­ce­ği­ni ya­zı­yor­du. Ta­bi o za­man­lar önem­se­me­miş­tim. Ger­çek ol­sa bi­le ya­pı­la­bi­le­cek bir şey yok­tu.

50 km. sa­bit hız­la gi­den ara­cın bir­den dur­ma­sı ile be­den du­rur, ka­fa du­rur ama be­yin du­ra­maz. Ken­di ka­fa­ta­sı içi­ne çar­par.


Beyinde duyarlılık gelişimi



Ka­fa­ta­sı içi, dış yü­ze­yi gi­bi düz­gün ol­ma­yıp çe­şit­li ke­mik çı­kın­tı­la­rı bu­lu­nur. Ka­fa­nın iv­me­li ha­re­ket­le­ri so­nu­cu be­yin bu çı­kın­tı­la­ra ve ke­mik do­ku­su­na çar­pa­rak do­ku­da du­yar­lı­lık oluş­tu­ra­bi­lir.

Ör­nek­ler­den de an­la­şı­la­ca­ğı gi­bi alı­nan ka­fa dar­be­le­ri bey­ni et­ki­li­yor. Dar­be­nin et­ki­si­nin ne ola­ca­ğı dar­be­nin şid­de­tin­den öte, dar­be alan bey­nin çalışma özel­lik­le­riy­le il­gi­li ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir. Çün­kü her dar­be alan be­yin ya­kın­ma ya­rat­mı­yor ya da önem­siz gi­bi gö­rü­len bir dar­be, bek­len­me­dik sonuçlara yol aça­bi­li­yor.

Tril­yon­lar­ca ağ ile bir­bi­ri­ne bağ­la­nan mil­yar­lar­ca be­yin hüc­re­si­nin her ki­şi­de ya­rat­tı­ğı, ki­şi­lik, duy­gu, dü­şün­ce ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri bir­bi­rin­den fark­lı­dır. Bu ne­den­le; ya­şa­mış olan ve ya­şa­yan in­san­lar, tam ola­rak bir­bi­ri­ne ben­ze­mez. Bey­nin bu ka­rı­şık özel­li­ği ne­de­niy­le alı­nan dar­be­nin et­ki­si, her in­san­da fark­lı so­nuç­lar do­ğu­rur.

Fark­lı­lı­ğı ya­ra­tan önem­li bir ne­den, dar­be ön­ce­sin­de var olan be­yin ça­lış­ma du­yar­lı­lık­la­rı­dır. Alı­nan ka­fa dar­be­le­ri, var olan du­yar­lı­lık de­re­ce­le­ri­ni art­tı­ra­rak be­yin ça­lış­ma özel­lik­le­ri­ni has­ta­lık ya­ra­ta­cak du­ru­ma ge­ti­re­bi­lir ya da açık ton­lar­da olan du­yar­lı­lık de­re­ce­le­ri­ni ko­yu­laş­tı­ra­rak du­yar­lı ki­şi­lik özel­lik­le­ri ge­liş­ti­re­bi­lir.

Hafif kafa darbeleriyle ilgili olarak klinik nöropsikiyatrist Dr. Gerald Tramontano şöyle söylüyor; “Ne hekimler ne de insanlar hafif kafa darbelerinin önemini anlayabilmiş değiller”

Çocukluk dönemde beyin ön bölgesini etkileyen kafa darbelerinin ilerki yaşlarda zeka, bellek, dil, akademik ve sosyal başarı, görsel algı (gördüklerini idrak etme) özeliklerinde önemli bozukluklar yaratabileceği bildirilmiş37,38.

Kişinin hastalığı ya da yakınması ne olursa olsun hekime başvuran her kişinin mutlaka kafa darbe öyküsünün alınması gerekiyor.


Darbe Alan Bölgelerin Özellikleri


Dar­be alı­nan böl­ge­nin özel­lik­le­ri­ne gö­re, ya­kın­ma­lar çe­şit­li­lik gös­te­re­bi­lir. Ço­ğun­luk­la be­yin ön böl­ge­si ve şa­kak (tem­po­ral) böl­ge­le­ri­ne alı­nan dar­be­ler so­nu­cu duy­gu, dü­şün­ce, dav­ra­nış ve be­den­sel ya­kın­ma­lar or­ta­ya çı­kar. Da­ha en­der ola­rak be­yin te­pe böl­ge­si (par­ye­tal) ve ar­ka böl­ge (ok­si­pi­tal) dar­be­ye ma­ruz ka­lır.


Genel anestezi


Ya­pı­lan ça­lış­ma­lar, anes­te­zik mad­de­le­rin be­yin iş­lev­le­ri üze­ri­ne olum­suz et­ki­le­ri ol­du­ğu­nu bil­di­ri­yor. Kli­nik uy­gu­la­ma­lar­da öy­kü alır­ken ki­mi has­ta­la­rın ıs­rar­la ya­kın­ma­la­rın ame­li­yat son­ra­sı baş­la­dı­ğı­nı ifa­de et­me­si, bi­lim­sel ve­ri­ler­le bü­tün­le­şi­yor. Ame­li­yat­lar­da kul­la­nı­lan ge­nel anes­te­zik­ler, be­yin ön böl­ge ça­lış­ma özel­lik­le­ri­ni et­ki­le­ye­rek ve ola­sı­lık­la ön­ce­den var olan du­yar­lı­lık­la­rı art­tır­ma­sıy­la za­rar­lı ola­bi­li­yor.39-42

Bir yayında, çocukluk döneminde alınan genel anestezinin beyin hücrelerinde bozulmaya (nörodejenerasyon) neden olabileceği bildiriliyor43,44.


Beyin ve fiziksel çevre

İnsanoğlu, teknolojik gelişmenin bedelini sağlığıyla ödüyor. Doğanın bozulan her birimi, insana hastalık olarak geri dönüyor. Doğanın dengesini bozan teknolojik ilerleme; kağıt yerine plastiği, bal yerine şekeri, doğal yağlar yerine margarini, çevreye saçılan ağır metalleri ürettikçe, canlıların yakasını hastalıklardan kurtarması zor görünüyor.

Balıklarda azımsanmayacak oranda ağır metaller bulunuyor. Plastik atıklar, insan ömründen daha uzun süre doğada kalıyor.
Son yıllarda sağlıklı ana-babadan otizm, dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü ya da zeka geriliği gibi hastalıkları olan çocukların doğumunda artış görülmektedir. Klasik tıbbi anlayış bu çocuklar için hastalık nedeni olarak sıklıkla “genetik” faktörleri suçlamakta ve hastalık nedenini bir ölçüde göz ardı etmektedir.

Genetik olsun ya da olmasın bu çocukların beyinleri etkilenmiştir. Tüm hekimler, çocuklarımızın beyinlerini etkileyebilecek olan nedenleri araştırıp bulmakla yükümlüdürler.



Ağır metaller


Örneğin kurşun ile ilgili hastalıklar hala pek çok ülkede “akut kurşun toksikasyonu” olarak değerlendirilir ve kronik zehirlenme belirtileri sıklıkla göz ardı edilir. Kurşun, ana karnından itibaren gelişim dönemi içinde çocuklarımızın beyinlerini kronik olarak etkileyebilen önemli bir hastalık nedenidir.

1970’li yıllardan önce kan düzeyi 60ʮg/dl’den fazla olması kurşun zehirlenme belirtisi olarak kabul edilmişken 1971’de bu düzey 40ʮg/dl’ye, 1975’de 30ʮg/dl, 1985’de 25ʮg/dl’e indirilmişti. 1992 yılında ABD’nde bu oranlar kaldırılarak değeri “0”a indirilmiş, kurşunun kanda ve vücut dokularında bulunması “anormal” olarak kabul edilmiştir45.

Başta kurşun olmak üzere diğer ağır metaller de, doğal olarak bulundukları toprağın derinliklerinden yüzeye çıkartılarak çeşitli sanayi dallarında kullanılmış, duvar boyasından benzine kadar çok çeşitli yönlerden özellikle son 50 yıl içinde yaşantımıza dahil olmuştur. Şu an tüm dünyadan kurşun ve diğer ağır metallerin kullanımını kaldırsak bile partiküller halinde hava yoluyla yayılan bu “zararlılar”ı dünyadan temizlemek çok zor görülmektedir. Kuzey Buz Denizindeki dev buzullar içinde bulundukları, Nordic Council of Ministers kuruluşunun yayınlarından anlaşılmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde halen kullanılan kurşunlu benzinden salınan partiküller, kurşunsuz benzin kullanan ülkeleri tehdit etmeye devam etmektedir.

Kurşun, ağız yoluyla alındıktan sonra yetişkinlerde %10, çocuklarda ise %50 oranında bağırsaklardan emilerek vücuda girer. Hava yollu vücuda girişi çok daha yüksek boyutlardadır. Vücutta esas yerleşim yeri kemiklerdir. Kemik dokusunda yarılanma ömürleri 20-30 yıldır. 100 yıl önceye göre kemiklerde kurşun birikiminin ortalama 1000 kat arttığı bildirilmiştir46.

Kemik dokusunu etkileyen metabolik olaylar sonucu kana salınarak tüm organları etkileyebilir. Özellikle stres altında salınan “stres” hormonlarının kurşunun kana salınmasında önemli etkileri vardır(allostaz). Hamilelerde bu olayın gerçekleşmesi sonucu bebeğin beyin gelişimi etkilenebilecektir47. Bu bilgi otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü gibi çocukluk döneminde sıklığı gittikçe artan hastalıkların nedenini anlamamızı sağlayabilir.

Düşük düzeylerde bile kurşunun doğrudan böbrek yetmezliğine neden olduğu bilinmektedir48. Kan kurşun düzeyi 10ʮg/dl olduğunda kalp ve beyin damar hastalıkları ile kanser riski artar. Bu oranın artışına bağlı olarak kalp krizi ve inme riski katlanarak artar49.

Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (USCDC), ABD’nde 3 milyon çocuğun kan kurşun düzeylerinin 10ʮg/dl ve daha fazla olduğunu bildirmiştir50. Davranış bozukluğu olan çocukların kan kurşun düzeyi taramasında bulunan ortalama değer 10ʮg/dl’dir51. Dikkat eksikliği hiperaktivite sorunu olan çocukların idrar kurşun düzeyi, normal çocuklara göre çok daha fazladır52. Çocukluk döneminde görülen anormal duygu ve davranış özellikleriyle idrar kurşun düzeyleri arasında ilişki vardır53-56.

Günümüzde hangi yaşta olursak olalım ana karnından itibaren sürekli maruz kaldığımız kurşun; beyin, kalp, böbrek gibi yaşamsal öneme sahip organlarımız az ya da çok biçimde etkilediği ve günümüzde sıklığı artan kanserde dahil olmak üzere pek çok hastalığın gelişiminde etkili olduğu bir gerçektir.


Kurşun ile ilgili yapılan en geniş gözden geçirme (review) çalışması “Toxıcologıcal profıle for lead” U.S. Department of Health and Human Servıces 2007’dir. Kan, idrar ve kemik kurşun düzeyi ölçümleri yapılan tüm çalışmalar bu yayında yer almıştır; Sistemik olarak kurşun varlığının ilk belirtisi hipertansiyon’dur. Örneğin, 667 hamile kadında gebeliğin son 3 ayı içinde görülen kan basıncı yüksekliğinin kemik kurşun düzeyiyle doğrudan ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu yayında kalp damar ve beyin damar hastalıkları, immün sistem, üreme sistemi ve kas iskelet sistemi hastalıklarının kurşun kan düzeyleriyle doğrudan ilgisi olduğu saptanmıştır.


Kan kurşun düzeyinin normal şartlarda ölçümü ile vücutta bulunan kurşun hakkında bir kanıya varılamaz. Çünkü kurşun beyinde, kemikte ve diğer dokularda bulunmaktadır.57 Kimi kelatör maddelerle (DMSA, EDTA, zeolit) dokudaki kurşunun idrardan atılımı sağlanıp ölçülebilir.


Ağır metal testi ve tedavisi önerilen kişiler

Uzun süreli tedaviye dirençli hastalığı olanlar

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Otizm

Düşük zeka düzeyi

Alzheimer H.

Parkinson H.

Multipl skleroz

Tedaviye dirençli epilepsi

Tedaviye dirençli migren

Skleroderma

Psöriyasis (Sedef H.)

Tipik olmayan, tedavi edilemeyen psikiyatrik hastalıklar

Tremor, tik, huzursuz bacak sendromu gibi hareket bozuklukları

Tedaviye dirençli diğer kronik hastalıklar

Çocuk yapmaya karar veren çiftler

Trafik polisleri, uzun yol şoförleri gibi karayollarında uzun süreli çalışanlar

Ağır metal sanayinde çalışanlar

Çocuğu olmayan çiftler

Birden çok düşük yapan kadınlar


Sentetik xenoestrojen yapısında olan bisfenol A adlı madde, testostreon ve östrojen gibi seks hormonlarının yapısına benzerlik gösterir. Plastik ürünlerin içinde bulunan bisfenol A, örneğin, beyin ön bölgesinde ve hipokampusta seks hormonlarının yerini alarak hücrelerarası bağlantı yapılarını(sinaps) bozar58,59. Bisfenol A; çocuklarda görülen öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve otizm’in nedeni olabilir60.



Beden elektrik yükü


Çevreden vücudumuza gelen önemli etkilerden biri de elektriktir. Günümüzde elektrikli ve elektronik cihazlar yaşantımızın birer parçasıdır. Her birinin az ya da çok yaymış olduğu manyetik alana maruz kalan insanlarda, pozitif elektrik yükü artar.

Doğanın bir parçası olan insan bedeninde elektrik yükünün birikmesi doğal değildir. Bu yükü atmanın tek yolu, bedenin topraklanmasıdır. Her gün ortalama yarım saat çıplak ayakla toprak ya da beton zemin üzerinde yürümek, biriken elektrik yükü atmak için en doğal ve iyi yoldur. Ancak yaşam şartları buna engel olmaktadır.

Elektrik ve elektronik aletlerin yaşantımızdaki önemi her geçen gün artmakta olup bu aletlerden uzak kalmak, çağdaş yaşam düzeyine sahip olan insanlar için düşünülemez. Yüksek katlı iş yerleri ve evlerin oluşturduğu apartmanlarda bulunan insanlar, topraktan izole bir biçimde yaşamlarını sürdürmektedirler. Petrol ürünleri ve diğer sentetik maddelerden yapılan yalıtkan eşyalar, günümüzün diğer vazgeçilmezleri olup toprakla olan ilişkimizi daha da kesilmesine neden olmaktadırlar.

Gümünüzde yaygın olarak bulunan 50-60 Hz. çevresel elektromanyetik elektrik alanı, yapılan çeşitli çalışmalarda insan vücudunda öncelikle serbest radikallerin birikmesine neden belirtilmiştir61. Günümüz tıbbı serbest radikallerin atheroskleroza (damar sertliği) neden olduğu, bağışıklık (immün) sistemi baskıladığı, hücresel işlevleri yavaşlatarak yaşlanma sürecini hızlandırdığı, genetik yapıyı olumsuz etkilediği ve kanser oluşumunu artırdığını kabul etmektedir.

Kortizol, kan basıncının ayarlanmasında, beyin-kalp ve damar işlevlerinin normal olarak sağlanmasında, protein, yağ metabolizmasında önemi olan bir hormondur. Ayrıca vücudun içinde bulunduğu stres ortamında temel rolü oynayan “stres hormonudur”. Günlük rutin salınımları dışında, vücudun içinde bulunduğu anormal duruma yardımcı olmak için geçici süreyle kanda düzeyi artarak faaliyet gösterir. Kanda olması gereken düzeyden az ya da fazla olması, oksidatif stresin bir belirtisidir. Ayrıca serbest radikallerin birikim etkisi de oksidatif stresi artırır.

Kan kortizol düzeyleri yüksek olan hasta grubu, 8 hafta süre ile geceleri uykularında topralandığında kortizol düzeylerinin normale döndüğü, uykularının düzeldiği, ağrı ve sinirsel gerginliklerinde belirgin düzelmeler olduğu bildirilmiş62. Bu çalışmada beden elektrik ölçümlerinin topraklama öncesi 2-5 volt arasında olduğu, düzenli gecelik topraklama ile değerlerin 0.02-0.001 volt aralığına gerilediği gözlenmiş.

Akut iltihabi (inflammasyon) durumun gözlenmesi amacıyla yapılan 3 günlük bir çalışmada bağışıklık sistemin bozulması sonucu gelişen ağrılı tablonun topraklama yapılan insanlarda yapılmayanlara göre daha hızlı bir biçimde düzeldiği bildirilmiş63.


14 gün boyunca 28 dakikalık seanslarla yapılan topraklamanın, vücut stres ölçümlerinde düzelmeler sağladığı saptanmış64.

Amerikan terminolojisinde “earthing”tabiri bedenin basitçe topraklanmasını, “grounding” ise düzenli topraklama sonucunda oluşan elektron alışverişini ifade eder. James l. Oschman’ın kaleme aldığı “elekronlar antioksidan mıdır?” adlı gözden geçirme (review) makalesinde65, yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bedenin düzenli topraklanması ile (grounding)serbest elektron alışverişinin sağlanarak bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve dolayısıyla iltihabi durumu düzelterek antioksidan işlevi sağladığını belirtmiştir.

Otonomik sinir sistemi, iç organların faaliyetlerini beyin kontrolünde düzenler. Sempatik otonomik sistem, vücudun çalışmasını uyarıcı; parasempatik otonomik sistem ise rahatlatıcı etki sağlar. Topraklamanın özellikle parasempatik sistem faaliyetleri üzerine iyileştirici etkisinin olduğu bildirilmiştir66.

Amerikan Halk sağlığı Enstitüsü (NIEHS)ve ABD Enerji Departmanı (DOE) ortak yayınlarında elektrikli aletlerin yarattığı manyetik alanın hücresel işlevlerde bozulmaya yolaçtığı, tümör büyümesini hızlandırdığı, melatonin hormonunu azalttığı, bağışıklık sistemini bozduğu, beyin ve kalp aktivitesini etkilediği bildirilmiştir67.

Özetle, insan bedeninin elektromanyetik alandan etkilenmesi sonucu hücresel düzeyde işlevlerin bozulduğu, tümör gelişiminin hızlandığı, uykuda salınan melatonin hormon düzeylerinin azaldığı, bağışıklık sistemin bozulduğu, beyin ve kalp işlevlerinin olumsuz yönde etkilendiği gösterilmiş olup düzenli topraklama (grounding) ile elektromanyetik alanın yarattığı bu olumsuzluklar düzeltilebilecektir.


Allostaz→

Kaynaklar

1. Molecular Psychiatry (2006) 11, 427–445. The molecular genetic architecture of human personality: beyond self-report questionnaires R P Ebstein.


2. Normal and abnormal personality traits: Evidence for genetic and environmental relationships in the Minnesota Study of Twins Reared Apart MARKON Kristian E Journal of personality 2002, vol. 70, no5, pp. 661-693


3. BMJ 1996;312:75 Research finds genetic link to personality trait Tessa Richards 112-119


4. Adac­hi S, Ka­wa­mu­ra K, Ta­ke­mo­to K. Oxi­da­ti­ve da­ma­ge of nuc­le­ar DNA in li­ver of rats ex­po­sed to psycho­lo­gi­cal stress. Can­cer Re­se­arch 1993;53(18):4153-5.


5. Fisc­hman H, Pe­ro R, Kelly D. Psycho­ge­nic stress in­du­ces chro­mo­so­mal and DNA da­ma­ge. In­ter­na­ti­onal Jo­ur­nal of Neu­ros­ci­en­ces 1996;84(1-4):219-27.


6. Old­ham KM, Wi­se SR, Chen L, et al. A lon­gi­tu­di­nal eva­lu­ati­on of oxi­da­ti­ve stress in tra­uma pa­ti­ents. JPEN J Pa­ren­ter En­te­ral Nutr. 2002;26(3):189-97.


7. Kie­colt-Gla­ser J., Gla­ser R. Psycho­ne­uro­im­mu­no­logy and im­mu­no­to­xi­co­logy: imp­li­ca­ti­ons for car­ci­no­ge­ne­sis. Psycho­so­ma­tic Me­di­ci­ne 1999;61(3):271-2.


8. Co­hen L, Mars­hall G, Cheng L et al. DNA re­pa­ir ca­pa­city in he­althy me­di­cal stu­dents du­ring and af­ter exam stress. Jo­ur­nal of Be­ha­vi­ou­ral Me­di­ci­ne 2000;23(6):531-45.


9. Ra­mos JM, Ru­iz A, Co­len R, et al. DNA re­pa­ir and bre­ast car­ci­no­ma sus­cep­ti­bi­lity in wo­men. Can­cer. 2004;100(7):1352-7.


10. Epel ES, Black­burn EH. Lin J et al. Proc Natl Acad Sci U S A. 2004;101(49):17312-5.


11. Epel ES. Lin J. Wil­helm FH. Et al. Cell aging in re­la­ti­on to stress aro­usal and car­di­ovas­cu­lar di­se­ase risk fac­tors. Psycho­ne­uro­en­doc­ri­no­logy. 2006;31(3):277-87


12. Corticotropin-releasing hormone signals adversity in both The placenta and the brain: regulation by glucocorticoids and Allostatic Overload J Schulkin Journal of Endocrinology (1999) 161, 349–356


13. Weinstock M: The potential influence of maternal stress hormones on development and mental health of the offspring. Brain, behavior, and immunity2005, 19(4):296-308


14. Talge NM, Neal C, Glover V: Antenatal maternal stress and long-term effects on child neurodevelopment: how and why? Journal of child psychology and psychiatry, and allied disciplines 2007, 48(3–4):245-261


15. Mueller BR, Bale TL: Early prenatal stress impact on coping strategies and learning performance is sex dependent. Physiol Behav 2007, 91(1):55-65


16. Autism Prevalence Following Prenatal Exposure to Hurricanes and Tropical Storms in Louisiana Journal of Autism and Developmental Disorders Volume 38, Number 3 2008


17. Kapoor A et al Fetal programming of hypothalamic-pituitary-adrenal (HPA) axis function and behavior by synthetic glucocorticoids Brain Res Rev 2008 Mar;57(2):586-95


18. Acute maternal stress in pregnancy and schizophrenia in offspring: A cohort prospective study D Malaspina et al BMC Psychiatry 2008, 8:71


19. Khashan AS et al Higher risk of offspring schizophrenia following antenatal maternal exposure to severe adverse life events. Archives of general psychiatry 2008, 65(2):146-152


20. Clarke MC, Harley M, Cannon M: The role of obstetric events in schizophrenia. Schizophr Bull 2006, 32(1):3-8


21. Drake AJ, Tang JI, Nyirenda MJ: Mechanisms underlying the role of glucocorticoids in the early life programming of adult disease. Clin Sci (Lond) 2007, 113(5):219-232


22. Watson JB, Mednick SA, Huttunen M, Wang X: Prenatal teratogens and the development of adult mental illness. Development and psychopathology 1999, 11(3):457-466


23. Phillips DI: Programming of the stress response: a fundamental mechanism underlying the long-term effects of the fetal environment? Journal of internal medicine 2007, 261(5):453-460


24. Neuropsychopharmacology (2008) 33, 536–545; doi:10.1038/sj.npp.1301450; published online 16 May 2007 Antenatal Maternal Anxiety is Related to HPA-Axis Dysregulation and Self-Reported Depressive Symptoms in Adolescence: A Prospective Study on the Fetal Origins of Depressed Mood Bea R H Van den Bergh et al


25. Stress in pregnancy and infant HPA axis function: Conceptual and methodological issues relating to the use of salivary cortisol as an outcome measure Kerry-Ann Egliston et al Psychoneuroendocrinology Volume 32, Issue 1, January 2007, Pages 1-13


26. Allostasis : A theoretical framework for understanding and evaluating perinatal health outcomes Shannon Maureen Journal of obstetric, gynecologic and neonatal nursing 2007, vol. 36, no2, pp. 125-134


27. Development and Psychopathology (2003), 15 : 991-1015 The effect of adverse intrauterine and newborn environments on cognitive development: The experiences of premature delivery and diabetes during pregnancy Heather Sesma and Mıchael Georgıeff


28. Memory functions of children born with asymmetric intrauterine growth restriction GEUA Ronny et al Brain research 2006, vol. 1117, pp. 186-194


29. The Journal of Neuroscience, July 15, 2000, 20(14):5538-5543 Perinatal Distress Leads to Lateralized Medial Prefrontal Cortical Dopamine Hypofunction in Adult Rats Wayne G. Brake et al


30. Sexually Dimorphic Effects of Prenatal Stress on Cognition, Hormonal Responses, and Central Neurotransmitters Rachel E. Bowman et al Endocrinology Vol. 145, No. 8 3778-3787 2004


31. Changes in BAER amplitudes after perinatal asphyxia during the neonatal period in term infants Ze D. Jiang Brain and Development Volume 28, Issue 9, October 2006, Pages 554-559


32. Nitrotyrosine in brain tissue of neonates after perinatal asphyxia F Groenendaal et al Archives of Disease in Childhood - Fetal and Neonatal Edition 2006;91:F429-F433


33. Human Perinatal Asphyxia: Correlation of Neonatal Cytokines with MRI and Outcome


Audrey Foster-Barber et al Dev Neurosci 2001;23:213-218


34. Concentration and distribution of sialic acid in human milk and infant formulas Bing W ang et al American Journal of Clinical Nutrition, Vol. 74, No. 4, 510-515, 2001


35. BMJ 1999;318:545 Breast feeding and my brain Mary E Black


36. .Jor­di Jul­vez et al., At­ten­ti­on be­ha­vi­our and hype­rac­ti­vity at age 4 and du­ra­ti­on of bre­ast-fee­ding. Ac­ta Pa­edi­at­ri­ca Vo­lu­me 96 Is­sue 6 Pa­ge 842-847, Ju­ne 2007


37. Long-Term Sequelae of Prefrontal Cortex Damage Acquired in Early Childhood Steven W. Anderson et al, Developmental Neuropsychology, Volume 18, Issue 3 February 2000 , pages 281 – 296


38. The earliest behavioral expression of focal damage to human prefrontal cortex. Anderson SW et al Cortex. 2007 Aug;43(6):806-16.


39. Zhang Li­an­yi, Zheng Chong­xun, A new met­hod to mo­ni­tor depth of anest­he­sia ba­sed on the au­to­cor­re­la­ti­on EEG sig­nals Inst. Of Bio­med. Eng., Xi'an Ji­ao­tong Univ., Chi­na.


40. Neu­ral In­ter­fa­ce and Con­trol, 2005 First In­ter­na­ti­onal Con­fe­ren­ce on 26-28 May 2005 On pa­ge(s): 123- 126


41. Ta­kes­hi Ku­bo­ta, Ka­zu­yos­hi Hi­ro­ta, Ef­fects of se­da­ti­ves on no­rad­re­na­li­ne re­le­ase from the me­di­al pref­ron­tal cor­tex. Psychop­har­ma­co­logy Vo­lu­me 146, Num­ber 3 / Oc­to­ber, 1999


42. Wolf­gang He­in­ke ve Ste­fan Ko­elsch, Anes­te­tik­le­rin Be­yin Ak­ti­vi­te­si Ve Kog­ni­tif Fonk­si­yon­lar Üze­ri­ne Et­ki­si. Cur­rent Opi­ni­on In Anest­he­si­ology Ye­ar: 2006 Vo­lu­me: 1 No: 1


43. An Assessment of the Effects of General Anesthetics on Developing Brain Structure and Neurocognitive Function Andreas W. Loepke Anesth Analg 2008; 106:1681-1707


44. General anesthetic-induced neurotoxicity: an emerging problem for the young and old? Deborah J.Culley Curr Opin Anaesthesiol 20:408–413. 2007


45. Michael Weitzman , Deborah Glotzer The Changing Definition of Lead Poisoning pediatrics Review.1992; 13: 461-468


46. Schroder HA. The Poisons Around Us. Bloomington, In: Indiana University Press; 1974:49


47. Ettinger AS, Tellez-Rojo MM, Amarasiriwardena C, Gonzalez-Cossio T, Peterson KE, Aro A, Hu H, Hernandez-Avila M. Levels of lead in breast milk and their relation to maternal blood and bone lead levels at one month postpartum. Environ Health Perspect. 2004 Jun;112(8):926-31


48. Kidney Int2003 Mar;63(3):1044-1050. MuntnerP.


49. MenkeA. American Heart Association, Inc. Circulation2006;114:1388-1394.


50. Emory E. Neurobehavioral effects of low-level lead exposure in human neonates. Am J ObstetGynecol1999;181:S2-S11.


51. MendelsohnAl. Low-level lead exposure and behavior in early childhood. Pediatrics1998;101(3):E10.


52. David O. Lead and hyperactivity. Lancet1972;2:900-903.


53. Needleman HL. Bone lead levels and delinquent behavior. JAMA1996;275(5):363-369.


54. GittelmanR. Lead and hyperactivity revisited. Arch Gen Psychiatry1983;40:827-833.


55. Burns JM. Lifetime low-level lead exposure to environmental lead and children's emotional and behavorialdevelopment at ages 11-13 years. Am J Epidemiology1999;149(8):740-749.


56. Committee on Environmental Health Lead Exposure in Children: Prevention, Detection, and Management Pediatrics Vol. 116 No. 4 October 2005


57. Brain Research 1998 July;27(2):168-76


58. Bisphenol A prevents the synaptogenic response to testosterone in the brain of adult male ratsleranth C et alendocrinology. 2008 Mar;149(3):988-94


59. Bisphenol A prevents the synaptogenic response to estradiol in hippocampus and prefrontal cortex of ovariectomized nonhuman primatesleranth C et al Proc Natl Acad Sci U S A. 2008 Sep 16;105(37):14187-91


60. Chemosphere. 2007 Apr;67(9):S412-20Disrupting effects of hydroxy-polychlorinated biphenyl (PCB) congeners on neuronal development of cerebellar Purkinje cells: a possible causal factor for developmental brain disorders? Kimura-Kuroda J et al


61. Clinton OBER, Does groundıng the human body to earth reduce chronıc ınflammatıon and relatedchronıc paın? Presented at the European Bioelectromagnetics Association annual meeting, on November 12, 2003, Budapest Hungary


62. Maurıce Ghaly, M.D.and Dale Teplıtz, M.A The Biologic Effects of Grounding the Human Body During Sleep as Measured by Cortisol Levels and Subjective Reporting of Sleep, Pain, and Stress The Journal of Alternatıve and Complementary Medıcıne Volume 10, Number 5, 2004, pp. 767–776


63. Dick Brown, Ph.D. Gaetan Chevalier, Ph.D. Michael Hill, B.S. Pilot Study on the Effect of Grounding on Delayed Onset Muscle Soreness Submitted to JACM 7/08/09


64. Gaétan Chevalier, Kazuhito Mori, and James L. Oschman The effect of earthing (grounding) on human physiology (Bu makale, çalışmayı destekleyen Clint Ober’den alınmıştır)


65. James l. Oschman, Ph.D. Can Electrons Act as Antioxidants? A Review and Commentary The Journal of Alternatıve and Complementary Medıcıne Volume 13, Number 9, 2007, pp. 955–967


66. Gaétan Chevalier Ph.D The Effect or Earting on Human Physiology (Bu makale Clint Ober’den alınmıştır.)


67. A. Clinton Ober Groundıng the human body to neutralıze bıo-electrıcal Stress from statıc electrıcıty and emfs (Bu makale yazardan alınmıştır)






kaynak: http://www.beyindoktoru.com/beyinde-duyarlilik-gelisimi.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Post Top Ad

Your Ad Spot

Sayfalar