parapsikoloji,kuantum,düsünme,bilim,islam,ilim,tasavvuf gibi konularda iceriklerin paylasıldıgı bir ortam..

test

Son Yazılar

Post Top Ad

Your Ad Spot

9 Şubat 2015 Pazartesi

Ön Beyin ve Parapsikolojik Bağlar (Prefrontal Korteks)

Ön-Beyin İnsanın beden-nefis ve ruhu dinamik ve karşılıklı olarak birbirine tesir eden iç içe geçmiş bir kompleks sistem oluşturur.
 Bu kompleks yapının bedendeki kontrol ve idare merkezlerinden biri beyindir. 
Beyin kendi içinde fonksiyon ve yapı bakımından farklı bölümlere ve bölgelere sahip olsa da, sağlıklı işleyişi için beynin bütün kısımlarına az çok ihtiyaç vardır.
 Beynin yapı ve fonksiyon bakımından farklılaşan bölgeleri; ön, orta, arka, sağ, sol gibi yön ve duruş bildiren kelimelerle ifade edilir. Beynin bu şekilde adlandırılan kısımlarından biri, ön beyin veya ön beyin kabuğudur (prefrontal korteks). Ön beyin hakkında bildiklerimiz sınırlıdır.

Ruhî fonksiyonların bedendeki tesirlerini düzenleyici ve kontrol edici görev üstlenmiş beyinde, hafıza, zekâ, inanç, nefret, sevgi ile bağlantılı belirli bölgelerin varlığına dâir çeşitli araştırmalar mevcuttur.
Beynin iki yarıküresi, üstlendikleri fonksiyonlar açısından farklıdır ve uzmanlaşma ve baskınlık/çekiniklik gösterirler. Meselâ konuşma bölgeleri, dil fonksiyonları, genellikle sol yarıkürede kümeleşirken, sağ yarıkürede, müzik becerileri ve karmaşık görüntülerin analizi ve yorumuna yönelik fonksiyonlar bulunur. Ancak yüksek zihnî işlemler ile bağlantılı insan beynindeki prefrontal bölgenin beynin diğer kısımlarından bağımsız işlediğine dâir deliller yetersizdir. Bununla birlikte sadece temporal lobun arka üst kısmındaki dil kavrama alanı olan Wernicke bölgesi ile beyinde işitme ve görüntü merkezleri arasında aracılık yapan Angular gyrus, dil ve matematikî işlem fonksiyonlarıyla bağlantılıdır. Bu yüzden beyindeki angular gyrus isimli bölgenin, yüksek zihnî faaliyetler ve insan zekâsıyla daha yakından ilgili olduğu bulunmuştur. Bilim adamları bu alanların harabiyetinde  zihnî faaliyetlerin ve zekânın prefrontal korteks harabiyetine göre çok daha fazla zarar gördüğünü ispatladılar. Dolayısıyla ruhun fonksiyonlarının bedende ortaya çıkması için, bu fonksiyonlarla bağlantılı beynin bölgelerinin sağlam ve fonksiyonel olması gerektiği ortaya konulmuştur. Ancak ruhî meleke veya lâtifelerin, kişilik özelliklerinin veya entelektüel kabiliyetlerin beynin herhangi bir kısmıyla özdeşleştirilemeyeceği fikri, günümüzde daha çok kabul görmektedir. Buna güzel bir delil, beyin tümörleri vak’alarında ameliyatla doku çıkarıldığında, ruhî melekelerde bir yavaşlama ve bazı kayıplar olsa da, hayatı yok edici belirgin bir eksilmenin olmadığına dâir çok sayıda raporun varlığıdır. Bir başka misâl, yaklaşık 40-50 yıl önce bazı depresyon hastalarında prefrontal bölgenin beynin diğer kısımlarından kesilerek ayrılmasına (prefrontal lobotomi) rağmen hastaların yaşamaya devam etmeleridir. Bu hastalar ameliyattan fayda görüyor ve ameliyat sonrası belli bir süre ciddi nörolojik veya psikiyatrik bozukluklar ortaya çıkmıyordu. Fakat daha sonraları, uzun yıllar süren izleme çalışmalarında hastalarda ön beyin kabuğunun görevlerinde bazı eksiklikler ortaya çıktığı görüldü ve bu ameliyat terk edildi. Ön beyin kabuğuyla bağlantılı bu bozuklukların başlıcaları şunlardır:

— Hastaların karmaşık sosyal ve diğer problemleri çözme kabiliyetlerinin kaybolması,
— Karmaşık hedeflere ulaşmak için sıralı ödevleri sırasıyla yapamaz hâle gelmeleri,
— Aynı ânda birkaç işi bir arada yapmayı öğrenemez olmaları,
— Azim, gayret ve aktivite isteklerini kaybetmeleri,
— Hâdiseler karşısında toplu tepki koyma reaksiyonlarının kaybolması,
— Ahlâkî değerlerinin ve hayâ-utanma hislerinin kaybolması.
— Hastaların hâlâ konuşabiliyor ve konuşulanları anlayabiliyor olmalarına rağmen, insicamlı düşünce oluşturamamaları,
— Duygu durumlarının, sevecenlik ve kibarlık ile öfke, coşku, şiddet ve çıldırmışlık arasında hızlı değişiklik göstermesi,
— Hayatları boyunca alışık oldukları motor beceri ve sanat kabiliyetlerinin birçoğunu belli bir hedefe uygun olarak gerçekleştirememeleri.

Bu bozukluklar, ön beyin kabuğunun, ruhî meleke ve fonksiyonlarla olan bağlantısını da ortaya çıkardı.
Lâboratuvarda besi yerlerinde yaşatılabilen tek tek nöronlar, zekâ gibi yüksek entelektüel faaliyetler göstermezken, ön beyin kabuğunda nöronların bir araya gelmesiyle ve aralarında gerçekleşen bağlantılarla insana has kabiliyetler ortaya çıkar. Çok karmaşık problemleri çözebilen, keşifler yapabilen, kesinlikle hayvanlarda bulunmayan insana mahsus bu zekâ çeşidi, ön beyin kabuğuyla bağlantılıdır. Burada gerçekleşen şeyi, ruhun varlığını kabul etmeden izah etmek mümkün değildir. Üzülme, sevinme, mutlu olma, huzur ve itminan duyma, sabretme, acıma, sevme gibi maddî olmayan ruhî meleke ve fonksiyonlar, beynin farklı bölümlerinin rol aldığı kompleks bir etkileşimle ortaya çıkar. Bunları sadece maddî beyinde gerçekleşen elektirikî ve kimyevî reaksiyonlarla tatmin edici şekilde açıklamak imkânsızdır.
Prefrontal alan, çeşitli alt beyin (işitme, görme, dokunma korteks alanları, talamus ve hipotalamus gibi) bölgelerinden gelen veriler ve mâlûmatlarla oluşan düşüncelerin işlenerek zenginleştirildiği ve düşünceye derinlik kazandırıldığı beyin bölgesidir. Beynin birçok kaynağından alınan hafızada kayıtlı bilgi parçacıkları, ön beyin kabuğunda birleştirilmekte, sentezlenmekte, derinlik ve tecrit mânâsında geliştirilmektedir. Birçok bilgi parçacığının aynı ânda izlenip, daha sonra bunlardan düşünce oluşturmak için gerektiğinde bunları hatırlayabilme kabiliyetine “işlek (aktif) hâfıza” denir. İşlek hâfızada beynin her tarafına yayılmış bütün geçici bilgi parçacıkları birleştirilir ve bu yolla insan ileriyi görebilir, geleceğini plânlayabilir. Beş duyu kanalıyla gelen bilgilere en doğru cevabı verecek biçimde zamanı kazanabilir. Hareketlerinin neticesini önceden tahmin edebilir; karmaşık tıbbî, karmaşık matematik, etik, hukukî, ahlâkî, vicdanî veya felsefî problemleri çözebilir. Hissî enformasyonlara verilecek cevapları en uygun zamana erteleyebilir, söz ve fiillerin neticelerini önceden kestirebilir, çözebilir, hastalıklara teşhis koyarken bütün bilgi kanallarını kullanabilir, iradeyi kullanarak faaliyetlerin etik ve ahlâkî kurallar ile uygunluğunu denetleyebilir. Prefrontal korteksi hasar gören kişiler, farklı bilgileri izleyebilme, bu bilgileri yeni düşüncelerle bütünleştirmek üzere ânında çekip kullanabilme (işlek hâfıza) bakımından ciddi seviyede zorluk yaşarlar. Bu durum, insanın yüksek zihin veya entelektüel faaliyetlerinin, prefrontal korteksle bağlantılı olduğunu gösterir.

Prefrontal korteksin bir başka fonksiyonu, bir konu üzerinde odaklanılmasında oynadığı roldür. Bu açıdan bakıldığında dikkatin belli bir seviyesi de prefrontal korteksle bağlantılıdır. Bunun delili, prefrontal korteksi zedelenmiş kişilerin dikkatlerini toplayamamaları ve kolay şekilde çeldirilebilmeleridir. Prefrontal korteksi çıkarılmış veya zedelenmiş olan insanlar, ruhlarıyla şuurlu bir şekilde hissetseler ve düşünebilseler bile, bu arıza ve engelden dolayı duygu ve düşüncelerini beyin üzerinden ifade edemezler (beyindeki bir problemin ruh önünde engel teşkil etmesi); ancak birkaç saniye veya en çok bir dakika boyunca, mantıkî ve sıralı bir duygu ve düşünce akışı ve ifadesi sergileyebilirler. Bu kişiler asıl düşünce konusundan kolayca çeldirilebilirler. Hâlbuki prefrontal korteks, kişinin çeldiricilere aldırmaksızın düşünce hedeflerini tamamlamasında ruh-beden arasında görevlidir.
Özetlersek; insanda şuur, akıl, irade gibi yüksek zihin fonksiyonları ile ön beyin kabuğu arasında belli derecede bağlantılar bulunduğundan, materyalistler, burasının insana ait akli melekelerin (zekânın) yeri olduğuna inanırlar ve ruhu yok sayarlar. İnsan zekâsının evrim neticesinde hayvan zekâsından geliştiğine inanan materyalist bilim insanları, ön beyin kabuğuyla bağlantılı insanî zekâyı “gelişmiş zekâ” olarak adlandırırlar. Buna delil olarak ön beyin kabuğu bölgesinin maymunun ön beyniyle kıyaslandığında, insanda çok daha geniş yer kaplamasını örnek verirler. Bilim adamlarının en büyük yanılgısı beyin fonksiyonlarına pozitivist bakış açısıdır. Her fonksiyonu maddeyle izah etme gayretleri yanlış neticelere götürmektedir. Meselâ, prefrontal korteks görevini yapamazsa, utanma ortadan kalkmaktadır. Bu ise utanmanın sadece prefrontal kortekse verilmesine sebep olmaktadır. Hâlbuki maddî olmayan ve ölçülemeyen ruhî melekelerimizin merkezî olan ruh, fonksiyonlarını beyin perdesi ve köprüsü üzerinden gerçekleştirebilmektedir. Materyalde problem olduğunda ruh kendi âleminde arızasız bir şekilde fonksiyon görse de kendisini, şuur, akıl ve iradesini maddî-bedenî dünyada ifade ve icra edememektedir.

Prof.Dr. Ömer ARİFAĞAOĞLU
Sızıntı Dergisi Ekim 2013

ALINTI  (http://www.parapsikoloji.net/)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Post Top Ad

Your Ad Spot

Sayfalar