parapsikoloji,kuantum,düsünme,bilim,islam,ilim,tasavvuf gibi konularda iceriklerin paylasıldıgı bir ortam..

test

Son Yazılar

Post Top Ad

Your Ad Spot

7 Ağustos 2015 Cuma

BEYİN OLUŞUMU “MUCİZESİ”nin ARKA PLANI


Derleyen: Selman GERÇEKSEVER




Başlıkta “mucize” sözcüğünü kullandık ama tezâhürat ortamında, “nasıl olduğu bilinmez” lik anlamında mucize diye bir olgu olmadığını çok iyi biliyoruz. Bilgisayar diliyle, “doğal ve sâbit disk”imiz olan beyin, 1000’den fazla müzik konseri büyüklüğünde veriyi depolayabilecek genişlikte hafıza kapasitesine sâhiptir. Beşerî beyindeki (özellikle de karmaşık düşüncelerde payı olduğu düşünülen) “gliyal” hücrelerinin sayısı, nöronların sayısından(en az) 10 kat daha fazladır. Söz konusu “gliyal” hücrelerin ilginç işlevlerinden biri de, aksonların çevresinde “miyelin” adı verilen kılıfı oluşturmaktır.




Bu miyelin kılıf, elektrik sinyalleri taşıyan aksonların dış yüzlerini izole ederken; uç noktalarda da iletgenliği artırarak, bilginin en az kayıp ile ve çok yüksek hızla öteki beyin hücrelerine geçmesini sağlamaktır. (kaynak:www.cocukhayat.com)


Bu arada, sinirsel uyaranları ileten bu aksonların, dünyanın çevresini 4 kez dolaşacak(160.000 Km.) uzunlukta olduğunu anımsayalım… Beyin hücrelerinin, aralarında haberleşmek için elektrik sinyalleri gönderdiği uzun zamandır biliniyor. Bu iletişim şekli, günümüzde; elektrotlardan, manyetik rezonanslı tarayıcılara(MR) kadar farklı teknolojilerle kaydedilebilmektedir ama bu verilerin yorumlanması henüz becerilemiyor. Bu bilinmezlik (Kur’an diliyle) henüz “Gayb” durumunda...


Bu birkaç satır not, beşeri beynin bilinen en ilginç yanlarından sadece birkaç örnek ama onun elbette ki bilinmeyen yanları bilinenlerden daha çok. Bu bilinmeyenlerin bir kısmı İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT bilgileriyle bilinir duruma geldi. Örneğin, bir aileye bebek olarak gelecek varlığın beyin hücrelerini oluşturan varlıklar spatyomdayken bir arada bulunurlar. Bunları bir arada tutan etmen, o beyin aracılığıyla bir ömür boyu yönetilecek organizmanın (dünya bedeninin) asıl sâhibi olan evren varlığıdır. Başka türlü bir söylem ile, spatyomdaki beyin hücreleri topluluğunun manyetik alanları, enkarne olacak varlığın tesirliliği (müessiriyeti) altındaydı bebek doğmadan önce(85)(*).


Yani kısacası iş, fizik dünyada görünür duruma gelmeden çok önce spatyomda başlıyor. Bu da demektir ki, günümüz maddeci bilimi için “gayb” durumunda olan bilginin bir kısmı “gayb” olmaktan çıkmıştır…Dünyaya yeniden enkarne olacak varlık dünyada bir ömür boyu kullanacağı bedeni oluşturma aşamasının başlangıcında; anne ile babanın erkek ve dişi hücrelerinin birleşmesiyle oluşan “aşılanmış yumurta ile bağlantı kurar” (85). O bedenin asıl sâhibi varlık, daha spatyomdayken etkisi altında tuttuğu beyin hücreleri varlıkların manyetik alanlarına etki ederek aşılanmış yumurtanın ruşeymin beyin hücreleri topluluğunun oluşumunu başlatır.


Ruşeym oluşunca, beyin hücreleri varlıkları insan varlığının tesir ve yardımıyla kendi bedenlerini beyin hücrelerini kurarlar; yani bu şekilde oluşan beyin aracılığıyla varlık, sinir sisteminin kalan kısımlarını ve bedenin tüm öteki organlarını oluşturur. Ruşeymin ilk devrelerinde beyin hücreleri topluluğuna ancak gerektiği kadar tesir gönderilir. Ruşeymin oluşumu, fetusun gelişimi ve sonunda insan bebeğinin doğumu anlarında, ihtiyaca göre, onun; beyin hücrelerinden oluşan manyetik alana göndereceği ve bağlayacağı tesirlerin miktarı da artar. Bebek doğduğu anda o bedenin asıl sâhibi olan varlığın tesirlerinin önemli bir kısmı (8’de 7’si) bebek bedene bağlanmış olur (86).


“Beyin ölümü” denen olayda da, bu oluşun hemen hemen tersi olur: Bu da, beyindeki hücre varlıklarının bedenlerini terk etmeye başlamalarıyla gerçekleşir. Beyin hücrelerine enkarne olmuş varlıkların bedenleri olan bu hücreleri terk edişleri, bu hücreler topluluğunun manyetik alanlarına egemen olan varlığın bedenle olan ilgisini kesmesi demektir.


Görüldüğü gibi “doğum” denen enkarnasyon ve “ölüm” denen dezenkarnasyon; ruhsal varlığın, bir organizmaya tesirini bağlaması ve “ömür” denen sürenin sonunda da tesirliliğini sonlandırmasından başka bir şey değildir. Biz yukarıda bir bedenin yöneticisi durumunda olan beynin oluşumunu “fizik ötesi” (**) görünümünden başlayarak gözden geçirdik.


Esasen döllenmeden ve ruşeym oluşumundan başlayarak dokuz aylık süre boyunca beyin oluşumunun evrelerini, bu arada sâdece; temporal, parietol ve frontal lobların oluşumunu değil serebral korteksin, limbik sistemin ve beyinciğin ortaya çıkışını ayrıntılı bir şekilde günümüz maddeci tıp biliminden öğreniyoruz. Sâdece bir tek organın oluşumu bu kadar hayret verici ve muhteşem bir olgu iken pek çok organdan oluşan o küçük yavru bedenin tamamının tam bir uyum içinde oluşması ve bilinen süre içinde kıpır kıpır bir canlı olarak annenin kucağındaki yerini alması özellikle ruhçuluk kültürü olmayanlarımız için başlı başına ilâhi bir “mucize” değil midir? Bir tek hücrenin içindeki düzen, işleyiş ve bu hücrenin başka hücreler ve çeşitli moleküllerle etkileşimi bizleri bu kadar hayran bırakırken milyarlarca hücreden oluşan bedenin tamamının bir ömür boyu canlı kalması ortamla etkileşimi ve bağlı olduğu ruh varlığına hizmeti için “mikro evren” sözcüğü azdır bile….




(*) Bazı satır sonlarında görülen rakamlar İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT adlı eserde alıntıların sayfa numaralarıdır.


(**) Aslında “fizik ötesi” demek de doğru sözcük seçimi değildir. Çünkü “fizik ötesi” dediğimiz yer de, dünyayı oluşturan fiziksel ortamın daha süptil (ince, latif, titreşimi yüksek) bir uzantısından başka bir şey değildir. Tüm uzaysal objeler, spatyomlarıyla birlikte madde âleminin içindedir. Âlemlerden oluşan bir evren de (görünmeyen yanları da dâhil) maddesel bir ortamdır.


Yayın Tarihi:10 Şubat 2015

kaynak: http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/newage/nwage29.htm





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Post Top Ad

Your Ad Spot

Sayfalar